Kelime Kökeni: Farsça
– Miskinlik denilen hastalık
– Cüzzam, lepra, bulaşıcı bir deri hastalığı
Cümle içinde kullanımı: “Köydeki lurî hastalığı olan kişileri toplayarak daha uzak bir yerleşim yerin götürdüler.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Miskinlik denilen hastalık
– Cüzzam, lepra, bulaşıcı bir deri hastalığı
Cümle içinde kullanımı: “Köydeki lurî hastalığı olan kişileri toplayarak daha uzak bir yerleşim yerin götürdüler.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Lüle
– Çeşme, musluk gibi su akıtan şeylere takılan küçük boru
– Halka gibi dürülmüş şey, kıvrılmış, bükülmüş şey
– Kağıt külah
Cümle içinde kullanımı: “Oğlanın çarşıdan lûle getirmesini bekliyorum akan musluğun tamir etmek için.”
– Rum patrikleriyle hükümet işlerini yürüten kimse
Cümle içinde kullanımı: “Lugûfet olarak görev alan Burhaneddin beyin bizim dinimize karşı sevgi beslemesini beklemek hata olacaktır.”
Kelime Kökeni: Arapça-lugaviyyun çoğul biçimi
– Sözlük bilimi ile uğraşan, sözlükçü
– Kelimeye ait. lügata mensup, lügattan anlayan kimse
– Hakiki bir manaya işaret eden kelimeye ait olan
Cümle içinde kullanımı: Lugavî kelimesi sözlük bilimine kendisini admış kişilere verilen bir isimdir, aynı zamanda kelimeye ait manasına gelmektedir.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Gözlerin birbirine koşut görme ekseni olmayan, şaşı, ayrı yönlere bakıyormuş gibi görünen gözler
– Gözlerini çarpıtma
Cümle içinde kullanımı: ” Şehla gözleri biraz lûc olsa da yüzündeki masum güzellik tüm kusurlarını örtüyor.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Oyun, güldürü, eğlence, sefahat, piyes, eğlenmeyi sağlayan toplantı
Cümle içinde kullanımı:” Beni lu’b tarzı yerlerden uzak durmaya iten şey de içimdeki dermansız sızı değil miydi validem?”
Kelime Kökeni: Sıfat-ad
– Ağır, tembel, battal
– Yedi yaşından büyük olan erkek boz deveye verilen ad
– Zeytinyağı, yumurta beyazı, pamuk ve kirecin karıştırılmasıyla ortaya çıkan kırık çanak çömlekleri ve künkleri birleşmede kullanılan bir tür macun
– Lökün
Cümle içinde kullanımı: “Lök gibi oturdu koltuğa ne kalkıyor ne de bir işin elinden tutuyor!”
Kelime Kökeni: Ad
– Karanlıkça, çok aydınlık olmayan, ışıkları az olan, yeterince ışık almayan, az aydınlatılmış
– Tenbel, gevşek, batî, üşenen
Cümle içinde kullanımı: “Aydınlatması yetersiz loş bir odaya misafir edilirken günün son ışıkları pencereden kaybolup gidiyordu.”
Kelime Kökeni: Arapça-lukta+hulkum
– Bir tür tatlı kurabiye
– Halkum denilen şeker, latilokum, kesme
– Şekerli nişasta eriyiğinin eritilip ağdalaştırılması ve içine meyve özleri ile kuruyemişlerin katıldığı dikdörtgen kare biçimdeki tatlı şekerleme
– Yumuşak ve tatlı şeyler için kullanılan söz
Cümle içinde kullanımı: ” Türk lokumu damakta bıraktığı enfes tadıyla meşhurdur azizim, başka ülkelerde bu tadı bulamazsın.”
Kelime Kökeni: Ad
– Bir cins serçe, küçük boz renklerinde ötücü bir kuş
Cümle içinde kullanımı: ” Bahçemin dört bir yanı minik lokralarla dolu, onları öterken seyretmek beni mutlu ediyor.”