Kelime Kökeni: Arapça
– Palan, eğer, semer, yukaç
Cümle içinde kullanımı: “Atların likâflarını vurup yemlerini vermeyi ihmal etme sabah ezanıyla yola koyuluruz.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Palan, eğer, semer, yukaç
Cümle içinde kullanımı: “Atların likâflarını vurup yemlerini vermeyi ihmal etme sabah ezanıyla yola koyuluruz.”
Kelime Kökeni: Arapça-effaf,elyaf çoğul biçimi
– Hurma ağacı ve buna benzer bitkilerin kabuğundan çıkarılan iplik iplik veya tel tel yumak
– Çok ince ve uzun parça
– Bitki hücresinden veya dokusundan olmuş pamuk yün, ipek, elyaf
– Ham selüloz
– Doğal madde veya sentetik kaynaklı ipeksi ince yapı
– Tığ işiyle yıkanmak için ipliklerden örülmüş örgü
Cümle içinde kullanımı: ” Annem çeyizime koyduğu renk renk yumuşacık lifleri tek tek eliyle örüp hazırladı.”
Kelime Kökeni: Arapça
– latifeler, şakalar, latif duygular
Cümle içinde kullanımı: ” Büyük dedemin yaşına göre letâ’if konuşmalarını asla unutamam, herkesi güldürmeye çalışırdı. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Kaybolan bir şey için müteessir olmak
– Kaybolan bir şeyin arkasından üzülmek
Cümle içinde kullanımı: “Annemden tek hatıra kolyeyi kaybettiğimde nasıl lehef olduğumu anlatamam. “
Kelime Kökeni: Arapça-lifafe çoğul biçimi
– Sargılar, zarflar, örtüler, kılıflar
Cümle içinde kullanımı:” Lefâ’if ile birlikte sağlık ocağında kullanılacak iğnelerin bu gün gelmesi gerekiyordu.”
Kelime Kökeni: Arapça-leffi
– Sarma, devşirip toplama, rabtetme, içine toplama, iliştirme, dürme
– Bohça ve zarf içine sokma, mektubun içine sarıp beraber yollama, mektubun içine iliştirme
Cümle içinde kullanımı: “Askerdeki yavukluğuma bir tutum saçımı kesip leff edip yolladım. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Yumuşak, şirin, hoş, güzel, zarif, nazik, narin
– İnce bir güzelliği olan (kimse)
– Allah’ın adlarından biri
– Nahoş karşıtı, kaba karşıtı, çirkin karşıtı
Cümle içinde kullanımı: “Bu ne zariflik, bu ne asalet bu ne latîf bir endam hanımefendi!”
Kelime Kökeni: Arapça
– Acı çekmiş, zulüm görmüş, sıkıntı ve ızdırab çekmiş (kimse)
Cümle içinde kullanımı: “Ömründe lahif görmüş adamdan korkma, vicdanı senden benden yüksektir. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Gün tutulması
– Güneş tutulması
– Ayın yer ile güneş arasına girerek güneşi kısmen veya tamamen gölgesiyle örtmesi olayı
Cümle içinde kullanımı: “Çocukken hayatta en korktuğum şey küsûf sonrası güneşin kaybolması ve geri gelmeyeceği düşüncesiydi.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Böbürlenen kişi, fazla kibirli, çok gururlu
Cümle içinde kullanımı: “Dünyaya da kendine de çok güvenme, cahhaf olsan da kara toprağa gireceksin.”