Kelime Kökeni: Arapça
– Parlayan, parlayıcı, parlaklığa sahip
Cümle içinde kullanımı: “Gece yıldızların lasîf ışıltısı altında uyurken aklıma hep kaş çatışın geliyor. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Parlayan, parlayıcı, parlaklığa sahip
Cümle içinde kullanımı: “Gece yıldızların lasîf ışıltısı altında uyurken aklıma hep kaş çatışın geliyor. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Gökbilimi, gök ilmi, astronomi, kozmoğrafya
Cümle içinde kullanımı: “Felekiyyât gökcüsümlerinin konumlarını, hareketlerini, yapılarını ve dünyaya olan uzaklığını araştıran bir bilim dalıdır. ”
Kelime Kökeni: Arapça
– Omurgalılar, omurgalı canlılar
Cümle içinde kullanımı: “Fekariyye; hayvanlar aleminde kordalılar grubuna bir alt kademesidir. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Enseden başlayarak kuyruk sokumuna kadar inen birbirine eklemli omurga kemikleri, omurgalar,omur sütunu, bel kemiği, fıkar
Cümle içinde kullanımı: “İnsanın dik durmasını sağlayan fekâr, istif istif dizili bir çok kemik oluşumundan meydana gelir. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Kabalık, kötülük, sertlik, kötü sözlülük, nezaketsizlik, huşunet
Cümle içinde kullanımı: “Allah günah yazmasın ama şu adamın yüzünden akan fazâzet içimi korkuyla kaplıyor. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Biçimsizlik, çirkin olma durumu, çirkinlik, kabih, kabahat, şenâ’at
Cümle içinde kullanımı: “Mühim olan yüzündeki fazâ’at’ın kalbine sıçramaması, çirkin bir kalple yaşamak daha zordur. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Kıvrak zekalılık, keskin zekalılık, hızlı düşünme kavrama
Cümle içinde kullanımı: “Mektepteki talebelerimin hepsi fatâniyetli, iyi çocuklardır hepsi adına kıvanç duyuyorum.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Saçmalayan, zırvalayan, saçma sapan değerlendirmelerde bulunan (kimse)
Cümle içinde kullanımı: “Dergilerde yazısı paylaşılan çoğu eleştirmenin fâsıha yorumlarını okumaktan zevk almıyorum.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Varsayım, tahmini olan, varsayımlı, taktire bağlı olan, farza bağlı, hipotez, hükmü kesin olmayan söz
Cümle içinde kullanımı: “Farziyye açıklamalarda bulunarak toplumu isteğinize yönlendiremezsiniz bayım, insanlar daima kanıt görmek isteyecektir. “
Kelime Kökeni: Arapça-fârûk, Farsça-âne
– Haklıyı haksızdan ayırırcasına
Cümle içinde kullanımı: “Adalet fârûkâne yapamıyor, suçluyu masuma tercih ediyorsa dünya çoktan yıkılmıştır.”