Kelime Kökeni: Farsça
– Kırmızı, al, kızıl, kırmızı renkli, al renkli, kan rengi
Cümle içinde kullanımı: “Yere serdiğimiz la’l-gûn halının motifleri Osmanlı hanedanlığını temsil ediyor. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Kırmızı, al, kızıl, kırmızı renkli, al renkli, kan rengi
Cümle içinde kullanımı: “Yere serdiğimiz la’l-gûn halının motifleri Osmanlı hanedanlığını temsil ediyor. “
Kelime Kökeni: Arapça-lâ’l+Farsça-fâm
– Al renkli, kırmızı, kızıl renkli, kızıl
Cümle içinde kullanımı: “Yeğenimin la’l-fam yüzüne baktıkça ömrüm günbegün uzuyor yaşamakta ayrı bir keyif alıyorum. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Zambakgillerden yaprakları uzun ve mızrağı andıran kadeh şeklindeki çiçek türü
– Ucuna üçlü veya dörtlü çatal geçirilmiş meyve toplamaya yarayan sırık
– Esirlerin, kölelerin veya cezalıların boyunlarına geçirilen demir halka
– Akli dengesi yerinde olmayan kimselerin boynuna takılan demir halkanın ismi
– Tulipa gesneriana
Kelime Kökeni: Arapça-la’l+Farsça-revân
– Akan kırmızı, kırmızı akan
– Şarap (mecaz)
Cümle içinde kullanımı: “Hamr; ırmağında la’l-i revân şarabı kadehine doldur, bu içenlere zevk veren ırmağın suyu şarabıdır. “
Kelime Kökeni: Arapça-lâ’l+ Farsça-reng tamlama
– Kırmızı, al, la’l renkli, kan rengi, kızıl renk, kızıl
Cümle içinde kullanımı: “La’l-i reng şalını omuzlarına atar endamıyla salına salına meydanda yürürdü. “
Kelime Kökeni: Arapça-tamlama
– Kıpkırmızı dudak, saf ve bozulmamış dudak
Cümle içinde kullanımı: ” Al düşmüş la’l-i nâb ağzına, gözlerine gecenin yıldızları düşmüş. “
Kelime Kökeni: Arapça-tamlama
– Şaşırıp kalmış, dona kalmış, susmuş, sükuta mecbur olmuş, dili tutulmuş konuşamaz hale gelmiş
Cümle içinde kullanımı:” Güzel sesiyle ne zaman şarkı söyleyecek olsa karşısında lâl ü ebkem olur, gözlerim hissettiğim mutluluktan dolardı. “