Kelime Kökeni: Arapça
– Adet sözcüğünün kısaltılmış biçimi
– Arapça terkiplerde adet kelimesinin kısaltılmış hali
– Görenek
Cümle içinde kullanımı: ” Âde uyan insan ne güzel insandır, toprağının göğsünde kıvançla uyur. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Adet sözcüğünün kısaltılmış biçimi
– Arapça terkiplerde adet kelimesinin kısaltılmış hali
– Görenek
Cümle içinde kullanımı: ” Âde uyan insan ne güzel insandır, toprağının göğsünde kıvançla uyur. “
Kelime Kökeni: Ad
– Etrafı sularla çevrilmiş kara parçası
– Cezire
– Çevresi yollarla belirlenmiş arsa
– Kent içi yollarda veya karayolunda trafik güvenliğini sağlamak amacıyla yayaların geçme, durma ve taşıtlardan inmeleri için ayrılan alan
Cümle içinde kullanımı: ” Çocukluğumun en güzel yılları İstanbul’un adaların da geçmiştir. “
Kelime Kökeni: Sıfat ve Ad
– Tatlı olmayan, tatlı karşıtı, telh, dilde kalan yakıcı duygu
– Istırap, elem, dert, keder, rahatsızlık
– İncitici, kırıcı
– Şiddetli, keskin, yıkıcı, üzücü, korkunç
– Koyu renk
– Keskin, sert
Cümle içinde kullanımı: ” O zor günlerde ağzımda acı ve nahoş bir tat bıraktığı için hatırlamak bile istemem.”
–
Kelime Kökeni: Arapça
– Oyun, güldürü, eğlence, sefahat, piyes, eğlenmeyi sağlayan toplantı
Cümle içinde kullanımı:” Beni lu’b tarzı yerlerden uzak durmaya iten şey de içimdeki dermansız sızı değil miydi validem?”
Kelime Kökeni: Ad
– Karanlıkça, çok aydınlık olmayan, ışıkları az olan, yeterince ışık almayan, az aydınlatılmış
– Tenbel, gevşek, batî, üşenen
Cümle içinde kullanımı: “Aydınlatması yetersiz loş bir odaya misafir edilirken günün son ışıkları pencereden kaybolup gidiyordu.”
Kelime Kökeni: Halk ağzında
– Çamur sıvalı damlara sürttükleri taş silindir
– Harman yerinde gevşeyen toprağı pekiştirmek için kullandıkları taş silindir
– Yuvak, löktaşı, yuvgu
Cümle içinde kullanımı: ” Harmandaki tarlayı bu gün bizim oğlanlar loğ ile sürecekler.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Isı ve ışık yayan büyük gök cismi, güneş, şems
Cümle içindeki kullanımı: “Lîv tüm gezegenlerin çevresinde döndüğü büyük bir merkezdir. “
Kelime Kökeni: Farsça-edat
– Lakin, amma, ama, fakat, ancak, yalnız
Cümle içinde kullanımı: “Doğru denemez lîk yanlış da görünmez bu olayda. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Mahfaza, kab, zarf, kılıf, küçük kutu
– Çamur, balçık
– Ham yağların sabunlaştırılmasıyla oluşan tuz
– Rumen para birimi
Cümle içinde kullanımı: ” Ziynet eşyalarımı genellikle gül ağacından yapılma avuç içi büyüklüğündeki ley de saklarım. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Olsa olsa, olsa bile, daha ziyade
– Yısa etme, çekme, toplama, germe
– Yanma, kavurma, özünden ateş çıkma
Cümle içinde kullanımı: “Sanmam bu durumun gerçeği bu kadar vahim olsun, lev yalan söylüyordur. “