Kelime Kökeni: Arapça
– Utarit, merkür
– Güneşe en yakın gezegen
Cümle içinde kullanımı: “Kâtib-i Felek Güneş sisteminde yer alan dokuz gezegen içerisinde güneşe en yakın ve hızlı olanıdır. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Utarit, merkür
– Güneşe en yakın gezegen
Cümle içinde kullanımı: “Kâtib-i Felek Güneş sisteminde yer alan dokuz gezegen içerisinde güneşe en yakın ve hızlı olanıdır. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Katipler, Yazıcılar, ketebe, küttab
– Resmi dairelerde yaz işlerinde görevli memurlar, yazmanlar, sekreteler
Cümle içinde kullanımı: “Yazı yazmada usta olan kâtibân kolayla iş bulur aç kalmazlar. “
Kelime Kökeni: Macarca
– Ekseriyetle ağır ve kaba yük çekmede kullanılan iri beygir
– Topçeker ve koşum hayvanı olarak kullanılan büyük at
Cümle içinde kullanımı: “Savaş sırasında ağır topları insan misli misli büyüklüğe sahip katana beygirlerine yükler savaş meydanına kadar çekerlerdi. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Kuş yuvası, aşiyan, aşş, amut, künam, mefhas, vekr, vükne
Cümle içinde kullanımı:“Bahçemdeki yaşlı incir ağaçlarını kesmemi tembihliyorlar, nasıl kesebilirim ki onlarca kâşanei mürgan bozulur mu?”
Kelime Kökeni: Arapça
– Kıssa söyleyen (kimse), hikaye anlatan, kıssahan
– Hint ve İran saraylarında öykü ve masal anlatan kişilere verilen ünvan, ad
Cümle içinde kullanımı: “Orta Çağın en kıymetli eserlerinden biri olan Binbir Gece Masalları, Şehrazat’ın kassâs olup hükümdar kocasına hikayeler anlatmasından oluşur. ”
Kelime Kökeni: Arapça
– Düzenbaz, oyuncu, hilekar, hilebaz, hileci
Cümle içinde kullanımı: “Seviyorum alıcam diye direttiğin kız kasaboğlu soyundan geliyor oğul, elindeki avucundakini alırlar ruhun duymaz!”
Kelime Kökeni: Arapça-zarf
– Çağdan çağa, asırdan asıra, yüzyıldan yüzyıla
Cümle içinde kullanımı: “Osmanlı devletinde kurulan vakıflar, vakıfnameler de yer alan karnen ba’de karnin şartlarıyla gelecek nesle koşullarını aktarırdı. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Genelevi yöneten kişi, kerhane işleten kimse, umumhane sahibi
– Namussuz, pezevenk
– Sövgü sözü
– Namus karşıtı
Cümle içinde kullanımı: “Aşağı mahallede umumhane sahibi olan kârkâneci Hüsam’ı bu kahveye almanızı zinhar yasaklıyor. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Başıbozuk asker, savaş sırasında orduya katılan gönüllü er, sivil savaşçı
– Düzenli eğitim almadan acilen devşirilerek asker yapılan kimse
Cümle içinde kullanımı: “Sakarya muharebesine katılan karaçeriler vatan evladı olduklarını kurşunlara bağırlarını gererek gösterdiler. “
Kelime Kökeni: Farsça-kalender çoğul biçimi
– Dünya işlerini bir yana bırakarak kendince başı boş dolanan (kimse), derviş, ehlidil, gönül eri
– Her şeyi boş gören kendi halince dolanan (kimse)
– Gösterişten uzakta sade bir hayat sürdüren alçakgönüllü kimse, rint
Cümle içinde kullanımı:” Eskinin gaddar bir o kadar cabbar ağası şimdilerde el boş gözü yaşlı dolanan kalenderâna döndü. “