Kelime Kökeni: Farsça
– Libas, elbise, giysi
Cümle içinde kullanımı: “Eskimiş libâçeleri kucağına toplayıp kaynayan kazanın içine boca etti.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Libas, elbise, giysi
Cümle içinde kullanımı: “Eskimiş libâçeleri kucağına toplayıp kaynayan kazanın içine boca etti.”
Kelime Kökeni: Arapça-levzetân,levzeteyn
– Badem, bademcik, boğazın iki yanında badem şeklinde bulunan bezler, tonsil
Cümle içindeki kullanımı: “Oğlanın yutkunup yemek yiyememesinin nedeni levzelerin şişmesiymiş.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Eski, yırtık, pırtık, parça parça, paramparça
Cümle için kullanımı: “Letre olmuş kumaştan elbise dikmemi bekliyorlar, aklını kaçırmış bunlar.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Yüz örtüsü, peçe, yaşmak, puşu, nikap
Cümle içinde kullanımı: “Atatürk kılık kıyafet inkılabını getirmeden önce büyük şehirler dahil bütün kadınlar sokağa lesme ile çıkıyordu. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Titreme, titreyiş, kırpışma
Cümle içinde kullanımı: “Sahra çölündeki bir lerze hayal gibi görürüm seni, bir varsındır bir yoksundur. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Kaş göz işareti, kaş ve gözle işaret etmek
Cümle içinde kullanımı: “Derman beyimin bir lemzesinden bana ne anlatmak istediğini anlardım. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Kaba dikiş
– Sırımla veya kırnap ile atılan dikiş
– Saat zincirinin sarıldığı silindir
Cümle içinde kullanımı: ” Bozulan saatimin lekendesi kırık olduğu için artık takmıyorum. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Bir yere veya yüzeye bir sıvının damlamasından veya kirli bir maddenin temasından oluşan benek, pislik, kir
– Tabii olarak veya bir arızadan dolayı meydana gelen benek, nişan, fakül
– Kusur, şöhret ve itibara gölge düşüren davranış, özür, namussuzluk, şaibe, yüz kızartacak durum
– Parlak yüzeylerde görülen kara benek, Güneş tekeri, Ay tekeri
Cümle içinde kullanımı: ” Bizler gururlu ve onurlu adamlarız namusumuza ve ailemize sürülecek bir leke ölümümüz olur. “
Kelime Kökeni: Farsça-sıfat
– Alçak, bayağı, sefil, namert, rezil, aşağılık
Cümle içinde kullanımı:” Azizim leftere adamları tutup tutup dükkana alıp durma. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Leş, cife, ölmüş hayvan bedeni, kokmuş et,
– Kokmuş ve murdar şey, kokmuş et parçası
– Batan geminin kıyıda kalan kırık teknesine verilen ad
Cümle içinde kullanımı: “Elimden gelen tek şey küçük dostumun lâşesini arka bahçeye gömmekti. ”