Kelime Kökeni: Arapça-adüvv çoğul biçimi
– Düşmanlar, hasımlar, yağılar
Cümle içinde kullanımı: ” A’dâ ve hasım gibi davranan akrabalar için ayakta kalacak, yıkılmayacağım.”
Kelime Kökeni: Arapça-adüvv çoğul biçimi
– Düşmanlar, hasımlar, yağılar
Cümle içinde kullanımı: ” A’dâ ve hasım gibi davranan akrabalar için ayakta kalacak, yıkılmayacağım.”
– Bir kimseyi veya nesneyi anlatmaya açıklamaya veya çağırmaya yarayan söz, isim
– Yaygın ve bilinme durumu, tanınma, ün, şöhret, şan, nam
– Soyut ve somut kavramların karşılığı olan isim
– İtibar, değer, prestij, önem
– Sayılma, sayma
Cümle içinde kullanımı: ” Ad soyad ve iletişim bilgilerinizi lütfen öz geçmişinize ekleyin.
Kelime Kökeni: Ad
– Anahtar, açkı,
– iştah açan yiyecek veya içecek, aperitif, ön içki
– Turşu
Cümle içinde kullanımı: “Ana yemeğe geçmeden önce birer açar alır mıyız arkadaşlar?”
Kelime Kökeni: Arapça
– Aciz, zayıflık, güçsüz, iktidarsız, çaresiz, becerisizlik, elinden iş gelmeyen, güçsüzlük
Cümle içinde kullanımı: “Duygularımı belirtmekte yaşadığımız acz beni ruhsal olarak da göçertip yormakta. “
Kelime Kökeni: Ad
– Bir tür hıyar
– Kabakgillerden bir hıyar cinsi
– Yaygaracı, kavgacı, geçimsiz (kimse)
Cümle içinde kullanımı: “Bahçeden dalından taze taze acur toplayıp geldim.”
Kelime Kökeni: Ad
– Dünya, cihan
– Evren, kainat, alem, kosmos
– Tüm varlıklar
Cümle içinde kullanımı: ” Oğlumun adı bizi yaşamı ve varlığımızı hatırlayan Acun olmalı, ona baktıkça cihanımı görmeliyim.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Aceleci, sabırsız, ivecen, içi dar, tez canlı, acele eden kimse
Cümle içinde kullanımı: “Sabah acûl eden ikindiye kalmadan kaldırır harmanı, tembel olanın aşı pişmez. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Soğuktan üşüme, üşümek işi, üşüme
Cümle içinde kullanımı: “Âciş kuşun titrek kanatları avucumun içinde pır pır etmeye başladı.”
Kelime Kökeni: Arapça-ecr
– Kiralayan, kiraya veren, malını veya eşyasını bir başkasına para karşılığı bir süre verilmesi,
Cümle içinde kullanımı: ” Yazlık konutlarını âcir eden Mahmut beyin görünmeyen bir serveti vardır. “
Kelime Kökeni: Arapça-aceb
– Şaşılacak veya garip karşılanacak, tuhaf şey, hayret uyandıran, taaccüb olunan, tahayyür etme
Cümle içinde kullanımı: “Eyvahlar olsun olur şey değildir, bu acîb mahlukat nasıl böyle bir makama getirilir?”