Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Şefkat dudağı
– Uç, kenar
Cümle içinde kullanımı: “Yüreğinin leb-i şefkatında bana yer ayır, kıyma sevgime biraz hoşgörü lütfet!”
Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Şefkat dudağı
– Uç, kenar
Cümle içinde kullanımı: “Yüreğinin leb-i şefkatında bana yer ayır, kıyma sevgime biraz hoşgörü lütfet!”
Kelime Kökeni: Farsça
– Kadeh ağzı, içki bardağının ağzı
Cümle içine kullanımı: ” Dudakları leb-i sâgara değdiğinde yüreğime düşen kor içimi yıkıyordu. “
Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Nehirlerin geçit yeri
Cümle içinde kullanımı: ” Ziyanı yok gece çöktüğünde leb-i keştî-gâh da buluşup kasabadan ayrılırız . “
Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Ufuk, çevren, göz erimi
Cümle içinde kullanımı: “Leb-i hadrâ ağarırken kanlı gözlerimin feri sönüyordu annem!”
Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Sahil, deniz kenarı, kıyı
– Denizin dudağı
Cümle içinde kullanımı: “Eski köşkümüzün ön cephesi leb-i deryâ manzaraya sahipti. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Sevgilinin dudağı
Cümle içinde kullanımı: “Leb-i cânân’dan duyduğum her müspet sözde öldüm öldüm dirildim. “
Kelime Kökeni: Farsça-tamlama
– Gölge, silüet
– Güneşin dudağı
Cümle içinde kullanımı: “Gece karanlığında arkamdaki ışığa vuran leb-i âftâb ödümü kopardı. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Dudak, şefe
– Kenar, kıyı
Deyim: Leb demeden leblebiyi anlamak, daha söze başlamadan ne diyeceğini anlamak
Cümle içinde kullanımı: “Yüzüme lebime bak ve ne diyeceğimi oku, bundan sonra sana taviz vermeyeceğim. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Adilik, alçaklık, bayağılık, sıradanlık, denaet, zillet, kötü mizac
Cümle içinde kullanımı: ” Gözü kör olasıca herifin le’âmet huyu yüzünden herkes bize düşman oldu. “
Kelime Kökeni: Arapça-le’âlî+Farsça-feşân
– İnciler savuran, inciler döken, inciler saçan
Cümle içinde kullanımı: “Sevdiğim denizim, mavi bağrından le’âlî-feşân kollarıma. “