Kelime Kökeni: Farsça
– Kıl elek, kalbur
– Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla oluşan tatlı, reçel
– Arsız kadın, kötü kadın, uğursuz kadın
Cümle içine kullanımı: “Yüklüğün duvarında asılı olan leçeri bir koşu getiriver kızım komşu istiyor. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Kıl elek, kalbur
– Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla oluşan tatlı, reçel
– Arsız kadın, kötü kadın, uğursuz kadın
Cümle içine kullanımı: “Yüklüğün duvarında asılı olan leçeri bir koşu getiriver kızım komşu istiyor. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Çok inatçı, çok ayak direyen kimse
– Çok didinen, çok güçlük çekerek çalışan
Cümle içinde kullanımı: ” Bu kızın lecûc karakteri beni dellendiriyor kimse almaz bunu bu inatla.”
Kelime Kökeni: Arapça
– Kararsızlık, tereddüt etme, duraksama
Cümle içinde kullanımı: ” Leclece edip ortada kalıyorsan yüreğini dinle evladım ona sana doğruyu gösterecektir. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Sözü tutuk söyleyen, kekeme, kekeç, tutuk
Cümle içinde kullanımı: “Dili leclâc olan birini evlet dairesinde işe almamı buyuruyorsunuz öyle mi?”
Kelime Kökeni: Arapça
– Ayak direme, inat etme, direnç gösterme
– Düşmanlıkta çekişme
Cümle içinde kullanımı: ” Bıktım usandım iki kardeşin kan davalı gibi birbiriyle lecâc etmesinden. “