Kelime Kökeni: Farsça
– Havuz, küçük göl
– Karın boşluğu
– Boş böğür, göğüs kafesi
Cümle içinde kullanımı: ” Âb-gâh’ın serin sularına bir saldın mı kendini serinler rahatlarsın, hele bir suyun temizliğine bak.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Havuz, küçük göl
– Karın boşluğu
– Boş böğür, göğüs kafesi
Cümle içinde kullanımı: ” Âb-gâh’ın serin sularına bir saldın mı kendini serinler rahatlarsın, hele bir suyun temizliğine bak.”
Kelime Kökeni: Arapça-lu’bet+Farsça-gâh
– Seyirlik oyunlarının oynandığı yer, oyun yeri, temaşa yeri
– Sefih kimselerin eğlence yeri
Cümle içinde kullanımı: “Lubet-gah eski dönemlerde tiyatro tarzı oyunların oynandığı eğlence mekanlarından biriydi.”
Kelime Kökeni: Farsça
– Ordu yeri, ordugah
Cümle içinde kullanımı: “Leşker-gâh’a gitmek lazım gelir sonuçta askerin yeri orasıdır oyalanmayalım kardeş. “
Kelime Kökeni: Arapça-kabr+Fasça-gâh
– Mezarlık, mezar yeri, mezaristan, kabristan, gömütlük
Cümle içinde kullanımı: ” Annemin mezarı aile kabir-gahın da babamın yanı başındadır. “
Kelime Kökeni: Arapça-hâcet+Farsça-gâh
– İbadet yeri, hacet yapılan yer, ibadethane
Cümle içinde kullanımı: “Hâcet-gâh olarak kullanılan yerlere ağzında kötü söz, ruhunda kirle girilmez efendim. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Savaşın yapıldığı yer, savaş meydanı
Cümle içinde kullanımı: “Rüyada averdgah da olmak sıkıntıların baş göstereceğine dalalettir.”