Kelime Kökeni: Farsça
– Sulu, taze
– Gösterişli, parlak, zarif, güzel
– Sağlam vücutlu
– Keskin, bilenmiş, iyi kesen
Cümle içinde kullanımı: ” Portakalın en alası âb-dâr olanıdır beyefendi, dalından kopanı daha makbuldür. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Sulu, taze
– Gösterişli, parlak, zarif, güzel
– Sağlam vücutlu
– Keskin, bilenmiş, iyi kesen
Cümle içinde kullanımı: ” Portakalın en alası âb-dâr olanıdır beyefendi, dalından kopanı daha makbuldür. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Sakallı, sakalı uzamış olan
Cümle içinde kullanımı: “Lihye-dâr hoca efendi akşam yemeğinde evimize teşrif edecek. “
Kelime Kökeni: Farsça
– Lekeli, lekelenmiş, kirli, ayıplanmış, lekesi olan
Cümle içinde kullanımı: ” Şahsı leke-dâr olan insanı hiç bir topluluk kabul etmek istemez. “
Kelime Kökeni: Arapça
– Lehinde, lehinden yana, menfaattar, menfaatinde
Cümle içinde kullanımı: “Mahkemede benim lehdârım olarak ifade vermeni istiyorum. “
Kelime Kökeni: Farsça-sıfat
– Yırtılmış,yırtık duruma gelmiş, çatlamış, yarılmış
Cümle içinde kullanımı: “Çeyizinde sakladığı tüm giysiler, çullar çaputlar çâk-dâr olup paralanmış.”