Kategori arşivi: Edebiyat

Milena'ya Mektuplar Kitabından Alıntılar 1

Milena’ya Mektuplar Kitabından Alıntılar

Fnanz Kafka’nın büyük bir aşk beslediği, sevgisini usta kalemiyle mektuplara nakşettiği kadın Milena Jenenska!

İki yıl boyunca mektuplaşarak edebiyat tarihine geçecek bir aşka tanıklık eden Kafka ve Milena,’dan geriye sadece mektuplar kalmıştır. İki yıl boyunca mektuplaşmalarına rağmen ancak iki kez buluşma şansı bulabilmişlerdir.

Milena'ya Mektuplar Kitabından Alıntılar 2

Nedeni ise Milena’nın Ernst Pollak ile evli olmasının yanında Kafka’nın da
Julie Wohryzeck ile nişanlı olmasıdır.

Milena’nın isteği üzerine mektupları yakılmış olsa da bu gizli aşktan geriye Kafka’nın yazdığı mektuplar kalmıştır. Ölümünün üzerine en yakın dostu tarafından kitap haline getirilen mektuplar, günümüzde hala okunan Milena’ya Mektuplar eserine can vermiştir.

Milena'ya Mektuplar Kitabından Alıntılar 3

Daha önce okuma fırsatı bulamayanlar için Milena’ya mektuplar’dan altıntılar;


“Milena, sen başkaydın. Hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın!”

“Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi… Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım…”

” Kalbimin içerisinde sen varken her şeye katlanabilirim. “

” Yanımda yürüyordun Milena, düşünsene, yanımda yürümüştün! 
aşık biri için ne büyük nimet değil mi? “

” Ah, Milena Ah! Üstümdeki paltoyu dahi taşımaya üşenirken ben, bu dünyanın yükünü sırtımda nasıl taşıyayım?”

“..Bak Milena, ‘En çok seni seviyorum.’ diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, ‘Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla’ dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.
Ve yazdıklarımın devamı olarak Milena, kalbimde sen varken her şeye katlanabilirim..”

Yazı Yazamayan Yazar Kimdir? 4

Yazı Yazamayan Yazar Kimdir?

Eserleri bir çok defa beyaz perdeye aktarılan, Polisiye roman denildiğinde akla ilk gelen isim elbette ki ‘Agatha Christie’dir.

Polisiye- macera kitaplarının başarılı yazarı Agatha Chirstie’nin Hercule Poirot karakterini tanımayan yoktur. Edebiyat dünyasında başarılı bir yere sahip yazar, tiyatro oyunlarıyla da ayrıca ses getirmiştir.

Yazı Yazamayan Yazar Kimdir? 5

1890 İngiltere doğumlu olan yazar kitaplarında işlediği cinayetler, kıvrak zekası ve akıcı üslubuyla bir çok kişi tarafından sevilen ve çok okunan bir yazar olarak günümüzde hala adından söz ettirmektedir.

1926 yılında kitaplarının beğenildiği bir dönemde ansızın 11 gün boyunca ortadan kaybolması, dahası dönüşünün ardından hiç bir açıklama yapmamış olması günümüzde hala merak edilen bir sır olarak kalmıştır.

Çok azımız göründüğümüz gibiyiz” sözünün sahibi olan Agatha Chirstie, kız kardeşinin kendisine dedektif hikayesi yazamayacağını söylemesiyle yazmaya başlamıştır.

Agatha Chirstie hakkında belki de en bilinmeyen ise ‘disgrafi‘ hastası olmasıdır. Bu hastalığa sahip kişilerin zeka gelişimin de her hangi bir sıkıntı olmamasına rağmen yazma konusunda yetersiz olmalarıdır. İmla ve gramer kurallarına uyum sağlamamakla birlikte p,b,q,m,n gibi harfleri yazım sırasında sürekli karıştırmasına sebebiyet vermektedir.

Dünyaca ünlü yazar hastalığı nedeniyle eserlerini yazarken ses kayıt cihazı kullanarak, devamında kayıtları dikte ettirerek romanlarını yazdırmıştır…

Aşkın ve İntiharın Şairi Kimdir? 7

Aşkın ve İntiharın Şairi Kimdir?

Sözlerinde ahengin ve aşkın içler acısı ruhunu yansıtan, Ümit Yaşar Oğuzcan Tarsus 1926 doğumludur.

Çaresizliğini ve korkularını şiirlerine yansıtmaktan çekinmeyen Ümit Yaşar’ın kalbe dokunan satırlarını sizlerle paylaşırız.

Ben Seni Hala….

Hasret kalbimden vururken, resmin karşımda duruyor…

Gözümde tüterken yüzün, bütün fotoğraflarda gülümsüyorsun.

Zaten, hep gülümsemez miyiz; bazen gerçek, bazen sahte…

Belki, bir gün birisi özlemle baktığında, mutlu hatırlasın isteriz.

Gelip de geçtiğimizin her zaman bilincindeyizdir de, çok ender fark ederiz.

Ölümle yüzleşene dek, hayat karmaşasında tüketilir günlerimiz.

Kalan oluncaya dek, daha çok üzülürdüm yitenler için…

Yine de ölen için, daha zor olmalı ölmek…

Zaten kolay olsaydı, çoktan bırakmış olurdum hayatın yakasını; her gece kapımı çalmasın diye hasret…

Kulaklarımda çınlamasın diye sesin…

Her gün, tekrar tekrar sevmeyeyim diye seni…

Ve her gece, yanmasın diye içim…

Ardından bakarken yüreğime akan yaşlar, sapsarı bir gül düşürdü toprağıma.

Dikenleri kanatsa da zaman zaman, kokusu her dem taze…

Kaybettiğim her şeyle anlam kazanan hayat; o ilk anda, yine düştü gözümden…

Ve bir gün yine yüceldi; üstelik sen dönmeden.

Kayan her yıldızla buğulanan gözlerim, umudu arıyordu; doğan her güneşte, gülümseyen her yüzde…

Bir gün, aynada çıktı karşıma…

Şaşırmadım görünce.

Böyle öğretmişti hayat; düştükçe kalkmalı, kim ölse yaşamalıydık!

Ben de yaşadım!

Gel gör ki, sen hala:

Ardından ağıtlar yazdığım;

Yokluğuna methiyeler düzdüğümsün.

Bir bahar sabahı kolsuz kanatsız bırakan,

Bir yangın yerinde sarı bir gül unutansın.

Sen,

Rüyalarda bile görüşemediğim;

Her zaman yüreğimdeyken, erişemediğimsin!

Sen hayatı ilk reddeden,

Ölümle ilk yüzleşensin…

Kendimi, hep beklerken bulduğum gelmeyenim;

Asla dönmeyecek olan gidenimsin!

Sen,

Sevinci kalabalık, kederi yalnız;

Yüreği hüzünlü, gözleri yaşsız;

Hep batarken rastladığım güneşimsin.

Eski bir vazoda kurumuş sarı güller,

Sarı bir defterde solmuş şiirlersin…

Sen sadece dünümsün; bugünüm, yarınım değil.

Ama,

Dünde kalmak istemezsin bilirim.

Seni hatırlatıp durur; gittin gideli yüreğim!

Ne yazsam anlatamaz; sana olan özlemimi, sana olan sevgimi…

Bilmem son sözlerim; bana yaptığı gibi, seni de titretir mi?

Gülleri sarı severim; toprağı ıslak…

Türküleri yanık, şiirleri hoyrat!

Havayı nemsiz, çayı demsiz…

Bir seni olduğun gibi,

Bir seni her şeye rağmen,

Bir seni, hala!…

Görme Yetisini Kaybeden Yazar Kimdir? 9

Görme Yetisini Kaybeden Yazar Kimdir?

Türk yazar, şair, çevirmen ve düşünür olan Hüseyin Cemil Meriç, 1916’da doğmuştur. Tercümeleriyle Türk Edebiyatında önemli bir yer tutan Cemil Meriç; edebiyat, felsefe, sosyoloji ve dil alanlarında araştırmalar yaparak kaleme alan bir düşünce adamı olarak Türk edebiyatındaki yerini almıştır.

Görme Yetisini Kaybeden Yazar Kimdir? 10

İlk çeviri kitabı olan Balzac’ın Altın Gözlü Kız eserini 1943 de yayımlamıştır. Fransızca öğretmenliği yaptığı yıllar boyunca Victor Hugo’nun Hermani piyesini manzum olarak tercüme etmiştir.Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında unutulmayan bir isim olarak adını kazımıştır.

Görme Yetisini Kaybeden Yazar Kimdir? 11

Her iki gözündeki yüksek miyop nedeniyle askerlikten muaf edilen Cemil Meriç, 1954’de geçirdiği elim bir kaza sonucunda görme yetisini tamamen yitirmiştir. Başarısız ameliyat ve tedavilerin sonucunda bunalıma giren yazar, çevresinin de yardımıyla tekrar okumaya ve yazmaya başlamıştır.

Yazarlık hayatının altın çağını görme yetisini kaybettikten sonra yaşayan Cemil Meriç, metinleri sözlü olarak tercüme etti. Yardımcılarının Fransızca ve İngilizce okuduğu eserleri sözlü olarak çevirerek dikte ettirdi.

Edebiyat ve düşünce tarihi niteliğindeki Kırk Ambar adlı eseri, Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülünü almaya hak kazandı.

Görme Yetisini Kaybeden Yazar Kimdir? 12

Eşinin ölümü üzerine aynı yıl 1983’de beyin kanaması geçirerek sol tarafına felç inen Cemil Meriç, 1987’de vefat ederek Karacaahmet Mezarlığına son yolculuğuna uğurlanmıştır.

Cemil Meriç Eserleri;

İnceleme:

  • Hint Edebiyatı – 1964
  • Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist – 1967
  • Bu Ülke – 1974
  • Umrândan Uygarlığa – 1974 ( Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü)
  • Bir Dünyanın Eşiğinde – 1976
  • Işık Doğudan Gelir – 1984
  • Kültürden İrfana – 1985

Deneme:

  • Mağaradakiler – 1978
  • Bu Ülke – 1984 ,1985

Günlük:

  • Jurnal – 1992

Diğer Kitapları :

  • Kırk Ambar – 1980 (Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü)
  • Bir Facianın Hikayesi – 1981
  • Sosyoloji Notları ve Konferanslar – 1993
ALİ LİDAR'DAN DİNLEYELİM! 13

ALİ LİDAR’DAN DİNLEYELİM!

Ali Lidar; Eskişehir Eğitim Fakültesinden Felsefe Öğretmeni olarak mezun olan, öğretmenlik mesleğine de Eskişehir’de halen daha devam etmektedir.

Küçük Prens aşığı olan yazar, içinden geldiği duygularını dışa vuran, sokak hayatını şiirlerinden sakınmayan bir edebiyat şövalyesidir aynı zamanda.

Anlatma ihtiyacını şiirlerine yansıtan Ali Lidar’dan dinleyelim bir de Aşkı !

Uyuyalım mı? dedi bir süre sonra. Her ne durumda olursam olayım, her duyduğumda gülümseyerek itaat ettiğim tatlı bir buyruk gibiydi bu laf. Yanımda olsa, sıkıca sarılırdım. değildi.

Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar 
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız 
İşin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık. 
Küsmesi,barışması,ayılması,bayılması 
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması 
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı! 
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi. 
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma 
Hepsi ağzıma sıçtı..

Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil. 
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister 
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata 
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik.. 
İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim. 
Ben seni severim sevmesine de 
İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

Çocukluğuna dair umutlarını anlattığı şu satırlarda tanıyalım onu;

Ayağı kırılan atların vurulduğunu öğrendiğimden beri 
Umudumu kestim insanlardan!. 
Bu yaşımdan sonra karşıma çıkan 
Sen 
Ve ben 
Olsa olsa bir çeşit spekülasyon yaratırız hepsi o kadar.. 

Ayağı kırılan atlar öldükten sonra nereye gider? 
Var mıdır onlara da cennet vaad eden bir kitap? 
Gülümseyerek uzattığın alçı, 
iyileştirmez ki ruh kırığımı.. 

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 14

Haruki Murakami’nin Hayatından Kareler

Japon yazar Haruki Murakami Türkiye de olduğu kadar Dünya ülkelerinde de çok okunan yazarlardan birisi. Yazdığı kitaplar ellinin üstünde dile çevrilirken, mütevazı bir hayat yaşayan Haruki Murakami’nin bilinmeyen yönlerine bir bakmaya ne dersiniz?

Bu yazımızda dünyaca ünlü yazar Haruki Murakami’nin yazarlıkla bağdaştıramayacağınız ilginç hayatından kareler bulacaksınız.

1.  Beyzbol maçı izlerken birden yazma fikrine kapılmıştır.

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 15

1978 Nisanın da Jingu Stadyumdaki beyzbol maçını izlerken yazma isteğini kabardığını hissederek, hemen akşamınd roman yazmaya başlıyor.  Hatta bir röportajında bu konuyla alakalı “Nedenini bilmiyorum. Sanırım beyzbol maçı izlerken bir aydınlanma yaşadım” demiştir.

2. Caz Kulübü işletmeciliği yaptı.

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 16

Her kitabında mutlaka müzik ile ilgili dokunuşlar bulunduran Haruki Murakami, yazarlığa başlamadan önce karısıyla birlikte bir caz bar işletti.  Barın ismi ise “Peter Cat” idi.

3. Çeviri yapmasına rağmen kendi kitaplarını asla çevirmedi. 

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 17

Yıllar içinde başka kitapların çevirilerini yapan yazar, kendi kitaplarını çevirmeyi denememiştir.  İngilizceden Japonca çeviriler yapmasına karşın kendi eserlerini başka çevirmenlere emanet etmiştir.

4. İyi bir koşucu olarak sportif bir yazar 

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 18

Her gün koşmaya özen gösteren yazar, her yıl mutlaka ultra maratona katılarak koşmaya devam ediyor.

5.  Haruki Muraki’nin hayatına dair en ilginç yönü ise kabusları!

Haruki Murakami'nin Hayatından Kareler 19

Yazarın yemek konulu rüyaları öyle tuhaf ve korkutucu ki, bir kaç sene devam eden bu kabuslar bir çok insan tarafından da biliniyor. Kabuslarında yılan etinden yapılma yemekler, içi panda dolu pilavlar, tırtıldan yapılma pastalar gibi değişik versiyonları varmış.

 

Virginia Woolf'un İntihar Mektubunda Ne Yazıyordu? 20

Virginia Woolf’un İntihar Mektubunda Ne Yazıyordu?

Virginia Woolf'un İntihar Mektubunda Ne Yazıyordu? 21

Feminizmin öncü yazarlarından biri olan Virginia Woolf, edebiyatta kadın dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biridir.

Yaşam şartlarının zorluğu, geçirdiği buhranlar yüzünden  zor bir hayat geçiren Virginia Woolf 59 yıllık kısacık ömrüne ışık saçan eserler bırakmıştır.

28 Mart 1941 da içinde bulunduğu bunalımlara, ruhsal çöküntülere dayanamayan yazar evinin yakınlarındaki Ouse nehrine ceplerine taş doldurarak atlar.  İntiharından önce eşine bir mektup bırakıp, bu hazin sonu seçmesindeki gerçeği açıklanmıştır.

Eşi Leonard Woolf’un bulduğu mektupta şu satırlar yazılıydı;

Virginia Woolf'un İntihar Mektubunda Ne Yazıyordu? 22

Sevgilim,

Yeniden delirmekte olduğumdan şüphem yok: Böyle korkunç bir dönemi bir kez daha kaldıramayacağımızı hissediyorum. Aynı zamanda, bu kez toparlanmayı başaramayacağımı da seziyorum. Yeniden sesler işitmeye başladım ve dikkatimi toplayamıyorum.

Bu durumda bana en doğru görünen şeyi yapıyorum. Bana olabilecek en büyük mutluluğu yaşattın. Benim için başka kimsenin olamayacağı insan oldun. İki varlığın bu korkunç hastalık gelene kadar olduğumuzdan daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Daha fazla mücadele edemeyeceğim. Senin hayatını da ziyan ettiğimi biliyorum. Ben olmasam çalışabilirdin. Çalışacaksın da, biliyorum.

Görüyorsun, doğru dürüst yazmayı bile başaramıyorum. Okuyamıyorum. Söylemek istediğim, hayattaki tüm mutluluğumu sana borçlu olduğum. Bana karşı her zaman tam bir sabır timsali oldun ve inanılmaz iyiydin. Sana bunları söylememe gerek yok — herkes biliyor zaten.

Beni kurtarabilecek biri olsaydı, o sen olurdun. Hiçbir şeyden senin iyiliğinden olduğu kadar emin olmadım. Hayatını ziyan etmeye daha fazla devam edemem. Kimselerin bizden daha mutlu olabileceğini sanmıyorum.

Mektubun orijinali;

Virginia Woolf'un İntihar Mektubunda Ne Yazıyordu? 23

 

Yaşar Kemal'in Hayatına Dair Kısa Bir Gezinti 24

Yaşar Kemal’in Hayatına Dair Kısa Bir Gezinti

Yaşar Kemal'in Hayatına Dair Kısa Bir Gezinti 25

Yazım hayatına 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve 1 şiir sığdıran Yaşar Kemal’in hayatındaki bilinmeyenleri öğrenmeye ne dersiniz?

Çukurova doğumlu yazarın gerçek ismi “Kemal Sadık Gökçeli”dir.

Doğum tarihi kayıtlara 1926 olarak geçmesine karşın, nüfus kağıdına ancak ilkokulda sahip olabildi.

Yaşar Kemal'in Hayatına Dair Kısa Bir Gezinti 26

Van muhaciri olan ailesi Kürt asıllı olduğu için evde Kürtçe, yaşadıkları köyde Türkçe konuşurlardı. Yaşadığı köyle ilgili olarak yıllar sonra “Doğduğum bu Türkmen köyünde bizi Kürt diye hiç ayrı saymıyorlardı. Biz de kendimizi onlardan hiç ayırmıyorduk. Bütün köylülerle akraba gibiydik” diye bahsetmişti Yaşar Kemal.

Henüz 3.5 yaşında, halasının eşinin koyun kesmesi izlerken deriden kayan bıçak sağ gözüne saplandı. Sağ gözü maalesef ki görme yetisini kullanamaz hale gelerek kör olmuştu.

Bu olayın ardından çok geçmeden, bir sene sonrasında babasını kaybetti. Babasının Van’dan göç ederken hayatını kurtarıp büyüttüğü oğulluğu Yusuf, namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürdü.  Bu elem olaya tanık olan Yaşar Kemal, yaşadığı şokla kememe oldu ve 12 yaşına kadar konuşmakta güçlük çekti.

Sadece türkü söylerken kekemeliği geçiyordu, okuma yazma öğrendiğinde nihayet kekemelikten kurtulmuştu.

Ozanlara öykünerek küçük yaşına rağmen türküler, şiirler söyleyen Yaşar Kemal, Aşık Fahmi’nin öngörüsüne göre Karacoğlan kadar üstat olabilecek bir yetenekti.

Yaşar Kemal’e Anadolu’yu köy köy dolanarak aşıklık etmeyi seçmek yerine ortaokula gitmeyi seçen yazar, eserleriyle 33 ödüle layık olmuştur.

Defalarca Nobel ödülüne aday olduysa da hakkında başlatılan asılsız propagandalar nedeniyle ödüle layık görülmedi.

Yaşar Kemal'in Hayatına Dair Kısa Bir Gezinti 27

Türk Edebiyatının yeri sarsılmaz mihenk taşlarından biri olan Yaşar Kemal; Demirciler Çarşısı Cinayeti romanında “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiler” gözlerini hayatına 28 Şubat 2015 de yumdu…

AŞKIN, ACININ KADINI FRİDA KİMDİR? 28

AŞKIN, ACININ KADINI FRİDA KİMDİR?

Bütün bir ömrünü tuvaline ve amansız acılarına adayan kadın Frida. Kitaplara sığmayacak aşkı, naçiz bir bedenin ıstırabıyla gülümsemesi buruk kalan kadın Frida Kahlo!

AŞKIN, ACININ KADINI FRİDA KİMDİR? 29

Aşkın, Acının Kadını Frida, kısacık dünyaya isyanını saçlarına taktığı güllerle gösteren naif bir sanatçı. O ki hayal gücüyle acılarından soyutlanıp, yaptığı tablolarla bir devrimi açan kadın.

6 yaşındayken geçirdiği çocuk felciyle bacağının incelmesi sonrasında adı ‘Tahta bacak Frida’ya çıkan kadın.

Yetmezmiş gibi elim bir kazayla kırıklar içinde yaşama tutunan, 32 ameliyat, yatalak geçirdiği uzun bir dönemde asla ölmedi Frida.  Bedensel acılarına gülüp geçmeyi öğrenen, ayrılmış parçalarını tek tek bir araya getirerek direnen kadın Frida Kahlo.

Annesinin tavana astığı ayna da kırık dökük bedenini gördüğünde çığlıklar atan, ama olduğu kişi inkar etmek yerine kendi resimlerini çizerek tanışma cesaretini gösterebilen bir kadındı Frida.

AŞKIN, ACININ KADINI FRİDA KİMDİR? 30

Ve resimden sonra ki en büyük aşkı Diego Rivera; onun gözünde kendi sözleriyle sevdiği adam.

“Başlangıç Diego… Yapıcı Diego… Çocuğum Diego… Ressam Diego… Babam Diego… Oğlum Diego… Sevgilim Diego… Kocam Diego… Dostum Diego… Anam Diego… Ben Diego… Evren Diego…”

Sevdi, sevildi ama aldatıldı. Diego’nun başka kadınlara olan aşırı ilgisi onu harap ediyor, ama bir türlü sevmekten vazgeçemiyordu Frida.

AŞKIN, ACININ KADINI FRİDA KİMDİR? 31

Ona yazdığı bir mektupta şu cümlelerle anlattı aşk acısını Frida;

“Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.

Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.

Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.

Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.”

Ve Diego’nun biricik karısı Frida’ya yazdığı başka  bir mektup;

“Sevgili Frida’m, gülümsüyorsun ya, güneş biraz daha yaklaşıyor dünyaya. İki şehir birden seviniyor. Hep bekledik, bazı yaralar geç iyileşiyor Frida. Aşk ki, eski defterleri karıştırma hevesidir ve biz bu gürültüler içinde arıyoruz kişiliğimizi. Ahşaba oyulmuş mektup gibi yüzümüzden başlıyor bir uçurumun derinliği. Özlüyoruz Frida, sesin sesimdeki pası silecek kadar incelikli. Nasıl olsa alışıyor insan, masumiyet gizli bir kötülükmüş. Yalnızlığın tarihi de böyle bir şey Frida. Fısıltıyla öpüşür bütün çiçekler ve tam zamanında gelir ölüm. Geç kalmamak için hiçbir şeye, haydi bir daha gülümse”…

 

E Harfi Kullanılmadan Yazılan Roman 'KAYBOLUŞ' 32

E Harfi Kullanılmadan Yazılan Roman ‘KAYBOLUŞ’

Evet, 352 sayfa içerisinde ‘E’ harfi kullanılmadan yazılan eser Kayboluş, edebiyatta bir ilk! Kayboluş’un yazarı, Fransızca da en çok kullanılan ‘E’ harfini atarak bir ilke imza atan Georges Perec.

Peki kim bu Georges Perec?

Ve neden kitabında e harfini kullanmamaya özellikle dikkat etti?

Soruların yanıtları makalemizin içinde gizli, lipogram tarzında baş yapıt olarak nitelendirilen Kayboluş’un gerçek öyküsünü bir de bizden dinleyin.

E Harfi Kullanılmadan Yazılan Roman 'KAYBOLUŞ' 33

Goerges Perec, çocukluğunu ve ailesini 2.Dünya savaşında kaybetmiş bir yetimdir.  Polonya Yahudusi olarak ailesini tek çocuğu olan Georges, ilk önce babasını savaşta yitir devamında ise Fransız işbirlikçilerinin Nazilere ifşa etmesiyle annesini kaybetmiştir. Toplama kampında öldüğü düşünülen annesinin yokluğunda halası tarafından evlat edinilmiştir.

Lipogram tarzında yazdığı ‘Kayboluş’ da e harfini kullanmadı çoğu eleştirmenler tarafından fark edilmedi, ta ki özellikle açıklanana dek! Lipogram; belirli bir sesin a/b/c/x/y/x vb. olmadan yazılan eserlerde kullanılan metodun ismidir.

Georges Perec; 2.Dünya savaşında Yahudi ırkının ortadan kaldırılmaya çalışılmasını protesto etmek amacıyla ilk kitabında ‘E’ harfini kullanmayarak dikkat çekmek istemiştir.

E Harfi Kullanılmadan Yazılan Roman 'KAYBOLUŞ' 34

Kayboluş, Türkçe de olmak üzere İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Felemenkçe, Rustça, Japonca, Hırdavatça ve Sırpça’ya içinde bir tek ‘e’ harfi olmadan çevrilmiştir.

Bir yazınsal başyapıt olan Kayboluş, dolu dizgin hayal gücünün, dil oyunlarının ve mizahın ihtişamla birleştiği bir eser!