– Yanında bir işten dolayısıyla çok kişi bulunmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Başı kalabalık olan insanlara ulaşmak o kadar zor oluyor ki.”
– Yanında bir işten dolayısıyla çok kişi bulunmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Başı kalabalık olan insanlara ulaşmak o kadar zor oluyor ki.”
– Her şeye özelikle kötü işlere kendisinden bilinmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Sende ne başı büyük olan birisin bunun altında da sen varsın dimi.”
– Kocası vefat etmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Bizim karşı komşunun başı bozulmuştu.”
– Kendisini yöneten, kontrol altında tutan ya da denetleyen kimsesi kalmamak.
Cümle içinde kullanımı: ” Annemi kaybettikten sonra kendimi çok başıboş kalmış gibi hissettim.”
– Denetim altında bulunması gereken kimseyi hiç denetlemeyerek kendi haline bırakmak, kendi bildiğini yapmasına vesile olmak.
– Üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Seni çok başıboş bıraktım son günlerde hatırlat eve geçince bir hesaplaşalım senle.”
– Evli ya da nişanlı olmak.
– Serbest, özgür olmayan, bir yere bağımlı olan
Cümle içinde kullanımı: ” Benim başım bağlı lütfen şu kaba ithamlarınızı benden uzak tutun.”
– Kötü bir şey, bir kişinin düşünüp planlamasıyla ortaya çıkarmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Bu fikirler kesin senin başının altından çıktı dimi?”
– Bir işten dolayı sorumlu duruma düşmek, kaygı çekmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Valla şu iş o kadar başı ağrıttı ki valla sabrım tükendi bırakıp gideceğim.”
– Evlendirmek.
– Dünya evine sokmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Sizi bir başğöz edelim baya iyisiniz çünkü.”
– Ortaya çıkmak, belirmek, vuku bulmak, zuhur etmek.
– Belirlemek, ortaya çıkmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Baş göstermeye başlamıştı uzaklardan güneş.”