– Henüz ölmemişken.
– Sağ iken.
– Yaşıyorken.
Cümle içinde kullanımı: ” Hala başın elindeyken hayatta küsme.”
– Henüz ölmemişken.
– Sağ iken.
– Yaşıyorken.
Cümle içinde kullanımı: ” Hala başın elindeyken hayatta küsme.”
– Direnmekte vazgeçip güçlünün buyruğuna girmek, teslim olmak.
– Saygılı davranmak için baş eğerek selâmlamak.
– Boyun kesmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Siz bu millete baş eğdiremezsiniz.”
– Hoşnut olmamak.
Cümle içinde kullanımı: ” Başım hoş olmamıştı bu yaptığının ardından.”
Kimsenden bir izin talebi olmadan gezip duran.
Cümle içinde kullanımı: ” Valla senin de başın göl, ayağın sal bir yerinde durduğun yok.”
– Uğraş vere vere layık olmadığı şeyi elde ettiğinde fazlasıyla sevinip böbürlenmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Başın göğe erdi mi sonunda aldın tüm şirketin hisselerini umarım mutlusundur.”
– Üstü sis bürümüş dağ.
– Sevdadan veya içkiden sarhoş olmuş kişi.
– Kafası dumanlı.
Cümle içinde kullanımı: ” Bizimki yine fazla kaçırmış içkiyi baksana başı dumanlı yine.”
– Görkemli bir şey karşısında şaşırmak.
– Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak.
– Çevresi dönüyor, kayıyor duygusu içinde dengesini yitiriyor gibi olmak.
– Dengesini yitirmek, gözleri kararmak; çevresi kararıyor, dönüyor, kayıyor duygusu içinde sarsılmak.
– Para veya makam sebebiyle şaşırıp şımarmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Bir anda yerimden kalkınca başım dönmüştü, gözüm kararmıştı.”
– Huzur içinde olmak, kaygısı, tasası bulunmamak.
Cümle içinde kullanımı: ” O kadar rahatlamıştım ki başım dinç gözüm açığım.”
– Çok sıkıntılı bir durum içinde olmak.
– Üzücü, güç bir durum içinde olmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Başın dertten eksik olmuyordu senin ne zaman kurtulursun bu işlerden bilmiyorum artık.”
-Can sıkıcı, üzücü, istemediği bir duruma düşmek.
– Daha önce güçlüğünü düşünemediği ya da istediği dışında olarak sıkıcı, üzücü bir işle uğraşma zorunda kalmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Başın derde girdimi direk beni arayabilirsin her konuda yardımcı olabilirim.”