– Sözlü kavga, karşılıklı atışma, bağırışıma.
– Birbirine kaşı olan düşüncelerin birbirine karşı savunma.
– Ağız kavgası, münakaşa.
Cümle içinde kullanımı: ” Ağız dalaşına girmenize gerek yok çocuklar tamam ikinizde kendinizce haklısınız.”
– Sözlü kavga, karşılıklı atışma, bağırışıma.
– Birbirine kaşı olan düşüncelerin birbirine karşı savunma.
– Ağız kavgası, münakaşa.
Cümle içinde kullanımı: ” Ağız dalaşına girmenize gerek yok çocuklar tamam ikinizde kendinizce haklısınız.”
– Birisi birisine anlatıp ötekinin de başkasına söylemesi.
– Sözlü bir şekilde.
– Herkes birbirine anlatarak.
Cümle içinde kullanımı: ” Aramızda kalacak diye söylediğim şey nasıl ağızdan ağıza yayıldıysa en son yine benim kulağıma geldi.”
– İyi işitmemek.
– Kulakları duymamak.
Cümle içinde kullanımı: ” Dedemin yaşı o kadar ilerlemişti ki artık bizi çok ağır işitir olmuştu.”
– Hareketi yavaş.
– Varlığı ortamı sıkan, sevimsiz, antipatik, itici kimse.
– Ağır canlı.
Cümle içinde kullanımı: ” Onu gördükçe bu ağır kanlılığına şahit oldukça benim ruhum sıkılıyordu.”
– Fazla değere binmek.
– Değeri yüksek olan, kıymetli.
Cümle içinde kullanımı: ” O kadar değer çok vermişti ona ağırlığınca altına değerdi onun gözünde.”
– Sahip olduğu gücü ortaya çıkarmak, göstermek.
– Karakterini, kişiliğini ön plana çıkarmak.
– Yetkisini gücünü kullanmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Her yiğidin bir ortama ağırlığını koyması gerekir otoriteyi elinde tutmak istiyorsa.”
– Her şeye katılmamak, sakince takılmak.
– Davranışlarıyla sakin ölçülü olmak, ağırbaşlı takılmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Çocuk o kadar ağır oturan biriydi ki ailesi nasıl yetiştirdiyse helal olsun valla.”
– Kişinin şahsiyetine dokunan, kırıcı ,dayanılması güç söz.
– Kalbini inciten, gücüne giden, kırıcı söz.
Cümle içinde kullanımı: ” O kadar kırılmıştım ki bana karşı taktığı ithamlardan ve dile getirdiği ağır sözlerin ardından yüzüne bakacak halim kalmamıştı.”
– Sessiz kalmak, hiçbir şey söylememek dile getirmemek, ağzını bıçak açmamak.
Cümle içinde kullanımı:” Yaptıkları sonuncunda ailesine karşı ağzını açamayacak bir halde oturup sadece dinliyordu ailesini.”
– Çok fazla çene döverek karşısındakine veya karşısındaki kişilere konuşmalarına, bir şeyler dile getirmesine izin vermemek.
Cümle içinde kullanımı: ” O kadar çok konuşuyordu ki karşısındakine ağız açtırmıyordu diyecek söz bıraktırmıyordu.”