– İçli dışlı.
– Birbiriyle çok aş yapan, birbirlerinin arasına hiç mesafe, uzaklık girmeyen, hep bir olan, hiç ayrılmayan dostlar.
Cümle içinde kullanımı: ” Sizi bir kez olsun ayrı görmedim ne canciğer kuzu sarması tiplersiniz.”
– İçli dışlı.
– Birbiriyle çok aş yapan, birbirlerinin arasına hiç mesafe, uzaklık girmeyen, hep bir olan, hiç ayrılmayan dostlar.
Cümle içinde kullanımı: ” Sizi bir kez olsun ayrı görmedim ne canciğer kuzu sarması tiplersiniz.”
– Birbirini çok seven iki kişi bir arada yalnız olarak.
– Bir tehlikeli durum altında, herkesin kendi canının, kendi başın sorumluluğuna düştüğünü anlatan söz.
Cümle içinde kullanımı: ” Can cana, baş başa olmak gerekir bu yarışmada, başkasının arkasını toplayacağım diye kendi sonunu kazarsın.”
– Kaygısızca, umursamadan yiyip içip rahatına bakmak.
– Başkasının yediği, içtiği şeyleri karşılamak.
Cümle içinde kullanımı: ” Evimde bir can besliyordum kendim yemiyorum ona yediriyordum.”
– Sokulgan.
– Sevimli.
– İnsana pek yakın olan, sıcak davranan.
– Kendini çabucak sevdiren.
Cümle içinde kullanımı: ” Pek cana yakın birisiydin çok sevdim ben seni ya.”
– Bir şeye ulaşmaya, erişmeye, elde etmeye, çok hevesli , istekli olmak.
– Aşırı beklentiye girmek.
Cümle içinde kullanımı: ” Okulda olacak partiye gitmek için can atıyordu ama babası izin vermiyordu.”
– İhtiyacı olmasına rağmen arayıp bulamadığı şey olarak görmek, lütuf olarak saymak.
Cümle içinde kullanımı: ” O kadar uğraş verip bir şey elde edememiştik ne yapalım artık canımıza minnet olsun.”
– İçinde bir ölüm sıkıntısı ve acısı bulunmak.
Cümle içinde kullanımı: ” Can alıp vermişti resmen çocuğunu öyle hasta yatarken görürken.”
– Bir işin veya konunun en önemli yeri, noktası.
– Zurnanın zırt dediği yer.
– Can damarı.
Cümle içinde kullanımı: ” İşin can alacak yeri gelmişti şimdi bu kısmı çözmenin vakti.”
– Vücudun bir yerinde duyulan, hissedilen şiddetli acı.
Cümle içinde kullanımı: ” Can acısıyla öyle bir bağırmıştı ki etrafı inletmişti.”
– İnsanın neşesini ve dinçliğini çoğaltmak, artırmak.
– İnsana yaşama sevinci, heves ve iç güç vermek.
Cümle içinde kullanımı: ” Bir de cana can katan o sevdan olmasa.”