– Bir kimseye çok sevgi, veya saygı gösterir olmak.
– Ellerde gezmek.
Cümle içinde kullanımı: ” El üstünde tutulmuşsun çok belli oluyor.”
– Bir kimseye çok sevgi, veya saygı gösterir olmak.
– Ellerde gezmek.
Cümle içinde kullanımı: ” El üstünde tutulmuşsun çok belli oluyor.”
– Dokunmak.
– Almaya kalkışmak, çalışmak.
– Yardım etmek.
Cümle içinde kullanımı: ” El uzatırcasına gelmişti yanıma ama beni kandırmıştı.”
– Önemli, mühim iş yapan kimsenin küçük işlerde kullandığı yardımcı.
– Yapılmakta olan işte kullanılan alet, aygıt.
Cümle içinde kullanımı: ” El ulağı olmakta böyle bir şeymiş öğrenmiş olduk.”
– Çok az miktarda vermek.
– Analık eliyle vermek.
Cümle içinde kullanımı: “El ucuyla vermiştin resmen yemeği bunla insan nasıl doyar?”
– Güldürmek ya da kızmasına sebep olmaktan tedirgin etmek adına bir kimseye elle yapılan ilişme.
Cümle içinde kullanımı: ” El şakalarından hoşlanmadığımı bilmene rağmen inatla hala yapıyor oluşuna çok sinirleniyorum.”
– Yapmaya başlamamayı seçmek.
– Dokunur olmamak.
– El vurmamak.
Cümle içinde kullanımı: ” El sürmediğin onca iş varken yeni bir işe daha atılman garip.”
– Yaklaşmak istemek.
– El uzatmak.
Cümle içinde kullanımı: ” El sunmuştum yanına gelmek için ama galiba istememişsin.”
– Selamlaşmak adına bir kimsenin elini tutmak.
Cümle içinde kullanımı: “Elini sıkmak adına elimi uzatmıştım ama o elini uzatmaya tenezzül etmemişti.”
– Hürmet edilen bir kişi karşısında el kavuşturup ayakta beklemek, durmak.
– Saygı gösterir olmak.
– Divan durmak.
Cümle içinde kullanımı: ” El pençe divan durur hale gelmiştik mekana onun gelmesiyle.”
– Bir kişi karşısında saygılı durum takınıp, alıp buyruk beklemek.
– Ne yapacağını, neye karar vereceğini, ne söyleyeceğine bilememek.
Cümle içinde kullanımı: ” El ovuşturup tip tip bana bakıyordu.”