Etiket arşivi: Şiir sokağı

Seni Sevdim - GÜLTEN AKIN 1

Seni Sevdim – GÜLTEN AKIN

Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim

Uyandım bir sabah’ gibi değil, öyle değil

Nasıl yürür özsu dal uçlarına

Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara.

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim

Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü

Yitik ceren arayı arayı anasını buldu

Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek

Soludum, üfledim, yaprak pırpırlandı Ağustos dindi

Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim küçük yuvarlak adamlar

Ve onların yoğun boyunlu kadınları

Düz gitmeden ülkeyi bir baştan bir başa

Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce

Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde

Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce

Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz

Senet senet satılmadan önce

Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp

Tanrı parsellenip kapatılmadan önce

Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin.

Sanırım Seni Yanlış Sevdim! 2

Sanırım Seni Yanlış Sevdim!

Lütfen azabımı bu denli artırma, ağlama

Bana gelme lütfen, seni tutacak gücüm yok.

Seni terk etmeme izin ver, artık seni sevecek güvenim yok.

Sanırım seni ve kaderini yanlış anladım.

Benimle birlikte olabileceğini sanarak, sana sahip olmak istedim.

Lütfen, aptal gibi sadece seni sevdiğimi bil.

Gözlerime seni kazımama izin ver, çünkü seni bir daha göremem!

Seni sevmediğimi söyleyemem, ama artık unut beni.

Ne olur ağlayarak tutma beni, aşkımızı unutamam.

Sonsuza dek seni koruyacağıma dair verdiğim sözü tutamam.

Bilmiyordum bu denli yara izleriyle dolu olduğunu.

Anılarıma yerleşen gözyaşların, ellerime düşüyor.

Bana gelme lütfen;

Seni sevmek için gücüm yok,

Kalbimi durduracağım artık, unut beni…

-Semra Şenol

 

Konu Sen Değildin 3

Konu Sen Değildin

Konu Sen Değildin

Dinleme, sen bakma gözlerime.

Nasıl söylerim bakışlarına acizliğimi?

Bir tek ben kalayım derken binlerce parçaya bölündüğümü.

Dokunduğun yerler kanarken, olukların açıldığını görmedin mi?

Gördünse de aldırış etmedin, tırnakların etimin içindeydi.

Ruhun ruhumun gardiyanı, nefesin ikinci zehrimdi.

Babil kuşları gibi yere inmeden sevdim,

Tutulmasaydım gönlüm uçmaya devam ederdi.

Denizleri ormanları bırakırdım, üstünden kayarcasına.

Bakma, ağzından dökülenlere küskünüm.

Hicranla gelmem sana merak ettiğin buysa!

 

Doğruyu söylüyorum kimseyi kendim kadar kandırmadım.

Uzakları uzak ettiğim günden beridir bi’haberim yüreğinden.

Haram etmedim akıttığım yaşları, aksın gitsin işte!

Verilen geri alınmaz bende, sahi ne kadar ederdi nazik cümlelerim?

Ederinden az mı kaldım acaba, takas götürmeyecek malındım.

Duydum çoktan yerimi doldurduğunu.

Yanmadı içim desem de inanmazsın.

İnan ya da inanma, peşine düştüğüm sen miydin ki?

Gülerken kısılan gözlerini sevmiştim ben senin.

Konu hiçbir zaman sen değildin, bahsi geçen bendim.

Kalbim bilmeseydi sevmeyi, sevilir misin sanıyordun!

 

-Semra Şenol

 

 

Kimsesizler Durağı 4

Kimsesizler Durağı

Kimsesizler Durağı

Önce yağmur yağdı, sonra gök kuşağı çıkageldi.

Kimsesizlerin durup dinlendiği durağı, düşünmeden geçip gitti.

Yüklüydü, omuzlarına asılan ıslaklığın kokusu rutubetli.

Ceketinin üsten ikinci düğmesi noksandı,

Suretini kaplayan kırışıklarda, geçmişin karabasanları raks ediyordu.

 

Kuru öksürükleri yılgındı, fazlasıyla üzgün bakardı bakışları.

Kalabalıklar arasında yaşayamazdı hâlbuki.

Rıhtımda demirleyen balıkçı teknelerine el sallardı,

Geceleyin yıldızları izlemek için duraksardı, çıplak gök yüzlü sokaklarda.

Üstünde daima ince, deliklerle dolu ceketi sarkardı.

 

Birkaç kadehle avunmasını bilirdi güya, şişenin dibini bulmadan hemen önce.

Uykusunda sayıkladığı ismi, ağzına almaktan kaçınırdı.

Utanırdı halinden, eğer bir gün bir sokak köşesinde rast gelseydiler.

Kirli ellerini arkasına saklayacağını, birbirine karışan saçı sakalına katiyen dokunmayacağını tahmin ederdi.

Hırpani giysilerinden, yaşlılığın bulaştığı bedeninden,

Ve dahası örümcek ağlarıyla kaplanan beyninden çekinirdi.

 

Ne eskiyi diriltebilirdi, ne de gençliğini geri kazanabilirdi.

Bir ölmek kalmıştı geriye, tıpkı bir sığıntı gibi köşeye sinerek,

Dünyayı kaybettiği delikte bırakacak mütevazı şekilde gidebilmek.

Cisme bürünen bedeninden başka koyup da arkada bırakacağı ne vardı ki;

Kimsesizler durağının tek sakiniydi, mecburi varlığını yüklemeden silinebilirdi…

 – Semra Şenol

Yakışıksız Piyasa Halleri 5

Yakışıksız Piyasa Halleri

Yakışıksız Piyasa Halleri 6

Yakışıksız Piyasa Halleri

Kalkmış gidiyoruz yine. Önümüzde hedefsiz piyasalar, gözü kara cengaver bozuntuları.

Aklımız gibi saçımız başımızda dağınık, kurulu düzende olmayan yerimizin kavgasındayız.

Tenlerimizin rengini bozan sarımtırak bir leke taşıyoruz.

Alnımız açık bilhassa ağzımızın tamda orta yerinden yakışıksız jargon kelimeler salıyoruz.

Kim demiş oksijen alıp karbondioksit verdiğimizi, resmi şekilde aylak düşler kusuyoruz.

Vakit yok, şafak birden doğrulacak diyen şaire aldanıp kalbimizi sol cenahımızda bırakıp yürüdük.

Geç kalmak en büyük korkumuzdu.

İşe, aşka, dostluğa ve Pazar meydanlarına en erken varan kişi olma telaşındayız.

Adalet aramıyoruz ki, yerimizi bilelim.

Kim hangi tarafta kimin umurunda?

Araf da kalan seslerimizi genzimizde silikleştirdik.

Melali bilmeyen bir nesle mensubuz, geçmiş insanlarımızın kahrını anlayamayız.

Başımız hülyalı dertlerle dolu, ipin ucunu hangi sokakta bıraktık ilgilenmiyoruz.

Kaybolmuş ruhların ardında, sicim gibi akan terlerimizle tasalarımızı yıkayıp astık.

Varsak kime ne, yoksak kimin derdine!

-Semra Şenol

Sevmek, Ne Uzun Kelime! -Cemal Süreya 7

Sevmek, Ne Uzun Kelime! -Cemal Süreya

Dokunulmasa da,

Görülmese de;

Kalpte yer verilir bazısına…

Nedensiz!

Sen…

Aklım ve kalbim arasında kalan,

En güzel çaresizliğimsin!

Gerçi…

Aklıma bile gelmiyorsun artık,

O kadar kalbimdesin ki!

Gözlerinin…

Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme…

Kırk yılın hatırına,

Sen kalayım…

Sevmek…

Ne uzun kelime!

Şimdi açsan pencereyi de beklesen,

Sen gelsen.

Olmaz ya hani geliversen.

Hiç bir şey sormasam,

Hiç bir şey söylemesen.

Sussam

Sussan

Sussak

– Cemal Süreya

 

Arkasında Çocukluğum... 8

Arkasında Çocukluğum…

Arkasında Çocukluğum... 9

Yanlış bir seçimdi, bunu şimdi anlıyorum.

İş işten geçince, dertler bir bir sirayet edince.

Pencerenin önüne koyduğum fesleğen solduğunda,

İp atlayan çocuklar büyüyüp, mahalleyi terk edince.

Çölde aranan su, buzdağını kaplayan çimenler gibi,

Yalnızlığın solgun astarını görüyorum.

Lacivert gökyüzünde kırılan gümüşler,

Yıldızlarda küskün, kapatmışlar gözlerini.

Ah, bir uzatsam elimi mehtaba

Tutar mı dersin, bir çare ayın zifiri karanlığı.

Cumartesiye açtım, topuzu kırık kapımı

İçeriye giren yirmilik yaşım, arkasında çocukluğum.

Sormayın halimi, gönül nerden bilir isteğini,

Galata kulesinde bir fincan konyağın sıcağı…

-SEMRA ŞENOL

Yanlışa Düşüyorsun… 10

Yanlışa Düşüyorsun…

Yanlışa Düşüyorsun…

Yanlışa Düşüyorsun… 11

Yanlışa düşüyorsun, küçüğüm.

Ben, senin sandığın kadar masum ve idealist değilim aşka karşı.

Görüşlerim, hayat tarzım seni aldatmasın. Sığ kişiliğimde inceliklerle örülü pembe bulutlara yer yok, düşünüyorum da hiçbir zaman aşka yakışacak biri olmadım.

Kendinden önce başka birini sahiplenmek, iyiliği ve rahatı için sahip olduklarından feragat etmek kimyama uygun değil.

Hayaller Âlemine aldanıp, beni diğerleriyle karıştırma küçüğüm.

Benim nasırlaşmış sol cenahımda, son sürat aradığın tutkulu alevleri bulamayabilirsin.

Standart aşk oyunları istenildiği etkiyi bırakmıyor, savurganlığı baş tacı etmiş bünyemde.

Dört duvar arasına sığdırılmış kandırmacalar, kitapların öngördüğü gibi mutluluklarla ve doğru yönlendirme sevgi kurallarıyla örtüşmüyor.

Beni sevmekten, zihninde dahi olsa beni istediğin kalıba yerleştirmekten vazgeç küçüğüm.

En büyük hatadır, birini olmadığı biri gibi kabullenip, üstüne tam oturmayan kıyafetleri giydirmek, istek ve görüşlerine saygı göstermeden değiştirmeye kalkışmak.

Sokak köşelerindeki çöpü eşeleyen kedileri bile, bilmedikleri bir ev ortamına sokarsan huzursuzlaşıp vahşileşir. Beni de onlar gibi düşün, aşırı tevazu ve göstermelik aşk serenatlarına tahammülüm yok.

Rakıyı balığa tercih edenlerdenim ben.

Keyfe keder gülüşleri niteliksiz kahkahalara buyur eden, zamanı kum saati gibi görüp ömrü boşa harcamayanlardanım. Gün batımını severim mesela, rüzgârın serin esintisini alnımda duymaya aşığım.

Beni sevme küçüğüm; ben en çok kendini sevenlerdenim…

-SEMRA ŞENOL

 

Gün Aydı Sevgilim… 12

Gün Aydı Sevgilim…

Gün Aydı Sevgilim…

Gün Aydı Sevgilim… 13

Günün aydın olsun sevgilim.

Pencereni açmadan evvel, yanaklarındaki çukur gamzeleri okşamama izin ver.

Dağınık saçların beyaz yastık kılıflarına ipek sicim gibi dağılmıştır şimdi.

Uykulu gözlerin mahmur, kızıl goncayı kıskandırır nemli dudakların.

Yaprağa düşen çiğ tanesine benzer, elmacık kemiklerini kaplayan çillerin.

Bir yaş daha aldın bu gün, doğum günün kutlu olsun sevdiğim.

Dilerim, bizi ayrı koymaya çalışan sert kabuğunu atıp dört elle sarılırsın yaş ama.

Bir ömür beraberliğe dair verdiğimiz kavli bozmadan,

Saçlarına düşen akları saymak isterim.

İyi ki doğdun gözümün nuru, aşkımız daim olsun.

Senden öncesini hatırlamaya çalıştım dün,

Dişe dokunur, akılda tutulacak bir hayat bulamadım.

Her şey seninle başlamış, bunca zaman senin beni bulmanı temenni ediyormuşum.

Şaşmamak gerek sevincime, ya rast gelmeseydi mukadderatımız.

Kadir kıymet bilmeden, ummanlarda tekinsizce boğulmadan göç ederdim.

Yazık olurdu bahtımıza, suiistimal ederdik yazılan onca aşk romanını.

Doldurulan kadehler haybeye tüketilirdi.

Sarhoş zihinlerimiz ayılmadan tekrar kafayı bulurduk,

Zindandan haylice, yalnızlıklarımızı zihnimizde taşır ah etmeden geçemezdik.

Bulmasaydık birbirimizi, hiç olur muyduk ikiyken bir.

Günün aydın, aşkımız ilelebet sürsün sevgilim.

-SEMRA ŞENOL

 

TÖVBEKAR 14

TÖVBEKAR

TÖVBEKAR 15

TÖVBEKAR

Matemin rengini astım duvara.

Gecenin karanlığında boş duvarda nasırlı izler bıraktı.

Umursamaz görünmeye çalışma, hayat dediğin iki tatlı kaşığına ilave ettiğin hüzünden ibaret.

Çoğu şeyi sildiğimizi düşünürüz kimi zaman, geçmişle dün arasından.

Ufacık bir tesadüfle bozuyoruz yeminimizi, antlar içtiğimiz tövbelerin tövbekârıyız aslında.

Yazı uğurlayan Sonbaharın bekçileriyiz, kanımız çekiliyor gururdan.

Bedel istemem; ölüm yok ucunda, ayağa kalktığım müddetçe dönmeyeceğim.

Sesimi titreten hasret,

Özrünü lütfetmez.

Kalanım, yaktığım kibrit çöplerinde adını yazdım asfaltlara.

Perişanlık çekme, bende çekmeyeceğim.

Hazin öykülerin sonu nasıl biter bilirsin, illaki biri ölecektir sevenin.

Yarım kalacaktır sevda mahkûmiyetleri, yazan böyle yazmışsa isyan kime?

Hükmü kesenle aşık atmak, kimin haddine!

Kavuran özlemim,

Bağışlamanı beklemez.

Lisanımdaki garezi maruz gör, iblislerin cirit attığı bir çukurdan gelmeyim.

Üstümün vahimliği, saçlarımı ıslatan yağmurun coşkun sevinci,

Zorluyor beni düşmeye.

Keskin bıçak yaram,

Dokunuşuna inanmaz…

-SEMRA ŞENOL