Kimsesizler Durağı 1

Kimsesizler Durağı

Kimsesizler Durağı

Önce yağmur yağdı, sonra gök kuşağı çıkageldi.

Kimsesizlerin durup dinlendiği durağı, düşünmeden geçip gitti.

Yüklüydü, omuzlarına asılan ıslaklığın kokusu rutubetli.

Ceketinin üsten ikinci düğmesi noksandı,

Suretini kaplayan kırışıklarda, geçmişin karabasanları raks ediyordu.

 

Kuru öksürükleri yılgındı, fazlasıyla üzgün bakardı bakışları.

Kalabalıklar arasında yaşayamazdı hâlbuki.

Rıhtımda demirleyen balıkçı teknelerine el sallardı,

Geceleyin yıldızları izlemek için duraksardı, çıplak gök yüzlü sokaklarda.

Üstünde daima ince, deliklerle dolu ceketi sarkardı.

 

Birkaç kadehle avunmasını bilirdi güya, şişenin dibini bulmadan hemen önce.

Uykusunda sayıkladığı ismi, ağzına almaktan kaçınırdı.

Utanırdı halinden, eğer bir gün bir sokak köşesinde rast gelseydiler.

Kirli ellerini arkasına saklayacağını, birbirine karışan saçı sakalına katiyen dokunmayacağını tahmin ederdi.

Hırpani giysilerinden, yaşlılığın bulaştığı bedeninden,

Ve dahası örümcek ağlarıyla kaplanan beyninden çekinirdi.

 

Ne eskiyi diriltebilirdi, ne de gençliğini geri kazanabilirdi.

Bir ölmek kalmıştı geriye, tıpkı bir sığıntı gibi köşeye sinerek,

Dünyayı kaybettiği delikte bırakacak mütevazı şekilde gidebilmek.

Cisme bürünen bedeninden başka koyup da arkada bırakacağı ne vardı ki;

Kimsesizler durağının tek sakiniydi, mecburi varlığını yüklemeden silinebilirdi…

 – Semra Şenol