Kategori arşivi: Gündem

İsrail-Filistin Çatışmasının Tarihsel Köklerinin İncelenmesi


İsrail-Filistin Çatışmasının Tarihsel Köklerinin İncelenmesi

İsrail-Filistin çatışması, modern tarihin en uzun süren ve en karmaşık çatışmalarından biridir. Ortadoğu’nun jeopolitik manzarasını şekillendirdi ve hem İsrailliler hem de Filistinliler için geniş kapsamlı sonuçlar doğurdu. Çatışmayı gerçekten anlamak için, tarihsel kökenlerini ve bölgeyi şekillendiren olayları incelemek gerekir.

İsrail-Filistin çatışmasının kökenleri, Siyonist hareketin ortaya çıktığı 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. Yahudi aydın ve aktivistlerin önderlik ettiği Siyonist hareket, o dönemde Osmanlı yönetimi altında olan Filistin’de Yahudi halkına bir yurt kurmanın yollarını arıyordu. Hareket, Yahudilerin Avrupa’da artan zulüm ve Yahudi düşmanlığıyla karşı karşıya kalmasıyla ivme kazandı.

Ancak Filistin toprakları boş değildi. Yüzyıllardır bölgede yaşayan Filistinli Araplar da kendilerini toprakların gerçek sahipleri olarak görüyorlardı. Yahudi göçü arttıkça Yahudi yerleşimciler ile Arap nüfusu arasındaki gerilim de arttı. Her iki grubun çatışan ulusal emelleri, daha sonraki yıllarda patlayacak olan bir barut fıçısı durumu yarattı.

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla durum dramatik bir hal aldı. Milletler Cemiyeti, bir Yahudi vatanının kurulmasını kolaylaştıracağı anlayışıyla İngiltere’ye Filistin’i yönetme yetkisi verdi. Uluslararası toplumun Arap halkına danışmadan aldığı bu karar, gelecekteki çatışmaların zeminini hazırladı.

1920’ler ve 1930’lar boyunca Yahudi yerleşimciler ile Arap Filistinliler arasındaki gerilim tırmandı. Arap nüfusu, vatanlarının ellerinden alınmasından korkuyordu ve bu durum bir dizi şiddetli çatışmaya yol açıyordu. Kontrolü elinde tutmakta zorlanan İngilizler, her iki tarafı da yatıştırmaya çalıştı ancak çabaları sonuçsuz kaldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da yaşanan Holokost, Siyonist hareketi ve Yahudi vatanı arzusunu daha da yoğunlaştırdı. Holokost’un dehşetinden etkilenen uluslararası toplum, Yahudi davasına sempati duyduğunu ifade etti. 1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin’i Yahudi ve Arap devletlerine bölecek bir bölünme planı önerdi. Yahudi liderler planı kabul ederken, Arap devletleri bunu kendi haklarına yönelik bir ihlal olarak değerlendirerek şiddetle reddetti.

Paylaşım planının Arap devletleri tarafından reddedilmesi 1948 Arap-İsrail Savaşı’na yol açtı. Yeni ilan edilen İsrail devleti, aralarında Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak’ın da bulunduğu Arap devletlerinden oluşan bir koalisyona karşı savaştı. İsrail galip geldi, ancak savaş Filistinli Arapların kitlesel olarak yerlerinden edilmesiyle sonuçlandı ve bugüne kadar devam eden bir mülteci krizi yarattı.

1967’deki Altı Gün Savaşı ve 1973’teki Yom Kippur Savaşı gibi sonraki savaşlar, İsrailliler ile Filistinliler arasındaki düşmanlığı daha da derinleştirdi. Bu çatışmalar İsrail’in uluslararası toplum tarafından işgal edilmiş sayılan Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırdı.

1990’lardaki Oslo Anlaşmaları gibi barış çabaları sınırlı başarı sağladı. Kudüs’ün statüsü, sınırlar, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı ve bir Filistin devletinin kurulması gibi temel sorunlar hâlâ çözülmedi.

İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel kökenlerini incelemek, hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin köklü şikâyetlerini ve isteklerini ortaya çıkarıyor. Çatışma yalnızca dini veya etnik bir anlaşmazlık değil, aynı zamanda ulusal kimlik, kendi kaderini tayin etme ve bölgesel kontrol için karmaşık bir mücadeledir. Bu tarihsel bağlamı anlamak, çatışmayı çözmeye ve bölgede kalıcı barışa ulaşmaya yönelik anlamlı girişimler için hayati önem taşıyor.

Devam Eden Çatışma: İsrail-Filistin Durumunu Anlamak


İsrail-Filistin çatışması dünyadaki en uzun süredir devam eden ve en karmaşık çatışmalardan biridir. Bir asırdan fazla süredir devam eden bu anlaşmazlık, sayısız cana mal oldu ve milyonlarca insanın hayatını derinden etkiledi. İsrail-Filistin durumunu gerçekten anlamak için bu çatışmayı şekillendiren tarihi, siyasi ve sosyal faktörleri derinlemesine incelemek çok önemlidir.

Çatışmanın kökleri 19. yüzyılın sonlarına yani Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. O sıralarda, zulümden kaçmak ve bir Yahudi vatanı kurmak isteyen Yahudi göçmen dalgaları Filistin’e gelmeye başladı. Siyonizm olarak bilinen bu hareket, 20. yüzyılın başlarında ivme kazandı ve sonunda 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasına yol açtı.

Ancak İsrail’in bu oluşumu, halihazırda Filistin’de yaşayan Arap nüfusunun direnişiyle karşılandı. Yüzyıllardır bölgede yaşayan Filistinliler, İsrail’in kurulmasını topraklarına tecavüz ve haklarına tecavüz olarak görüyorlardı. Sonuç olarak bu durum iki taraf arasında bir dizi çatışmaya ve savaşa yol açtı.

İsrail-Filistin ihtilafının temelindeki kilit konulardan biri toprak mülkiyeti ve kontrolü sorunudur. Hem İsrailliler hem de Filistinliler aynı topraklarla, özellikle de Kudüs’le tarihi ve dini bağları olduğunu iddia ediyor. Bu, her iki tarafın da kendi kaderini tayin etme haklarını ve isteklerini ileri sürdüğü, toprak konusunda şiddetli bir rekabete yol açtı.

Çatışmanın bir diğer boyutu da mülteci meselesi. Yıllar boyunca hem İsrailliler hem de Filistinliler yerinden edilme ve zorunlu göçe maruz kaldı. 1948 savaşında yüz binlerce Filistinli evlerinden edildi ve bu durum bölge genelinde Filistin mülteci kamplarının oluşmasına yol açtı. Benzer şekilde, Arap ülkelerindeki Yahudi toplulukları sınır dışı edildi ve bu da İsrail’e önemli miktarda Yahudi mülteci akınına yol açtı.

Çatışma, yerleşim meselesi nedeniyle daha da karmaşık hale geldi. İsrail, 1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu yana Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’yı ve Gazze Şeridi’ni işgal etti. Uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılan İsrail yerleşimleri, işgal altındaki topraklardaki Filistin topraklarında inşa ediliyor. Filistinliler bu yerleşim yerlerini gelecekte kurulacak Filistin devletinin önünde bir engel olarak gördükleri için bu durum gerilimin artmasına neden oldu.

Yıllar boyunca, çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak için çok sayıda girişimde bulunuldu. 1990’larda imzalanan Oslo Anlaşmaları, barış müzakereleri ve bir Filistin devletinin kurulması için bir çerçeve oluşturmayı amaçlıyordu. Ancak bu çabalar, her iki tarafın da birbirini anlaşmaları ihlal etmekle ve gerekli tavizleri vermemekle suçlamasıyla defalarca sekteye uğradı.

İsrail-Filistin çatışmasının sadece bölgesel sonuçları yok, aynı zamanda daha geniş küresel sonuçları da var. Çatışma radikal gruplar için bir ilham kaynağı oldu ve dünya çapında İsrail karşıtı ve Yahudi karşıtı duyguları körükledi. Dahası, devam eden şiddet ve siyasi istikrarsızlık hem İsrailliler hem de Filistinliler için ekonomik kalkınmayı ve sosyal ilerlemeyi engelledi.

İsrail-Filistin durumunu anlamak, bu karmaşık çatışmayı şekillendirmeye devam eden köklü tarihi, siyasi ve sosyal faktörlerin kabul edilmesini gerektirir. Adil ve kalıcı bir çözüm bulmak için hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin özlemlerini ve şikâyetlerini tanımak şarttır. Yalnızca açık diyalog, karşılıklı saygı ve uzlaşma yoluyla, her iki halkın da barış ve güvenlik içinde yaşamasını sağlayacak barışçıl bir çözüme ulaşılabilir.

Devam Eden Çatışma: İsrail-Filistin Durumunu Anlamak


İsrail-Filistin çatışması dünyadaki en kalıcı ve karmaşık çatışmalardan biridir. Onlarca yıl boyunca şiddet, toprak anlaşmazlıkları ve köklü dini ve kültürel gerilimler damgasını vurdu. Bu çatışmanın inceliklerini anlamak, bölgede barış ve istikrara giden yolu bulmak açısından hayati önem taşıyor.

Çatışmanın kökleri, Siyonist Yahudilerin bir Yahudi vatanı kurmak amacıyla Filistin’e göç etmeye başladığı 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. Yahudi yerleşimcilerin bu akını ve ardından Arap nüfusun yerlerinden edilmesi, iki toplum arasında gerilimin artmasına neden oldu.

1947’de Birleşmiş Milletler’in Filistin’i ayrı Yahudi ve Arap devletlerine bölecek bir taksim planı teklif etmesiyle durum daha da arttı. Plan Yahudi liderler tarafından kabul edildi ancak Arap devletleri tarafından reddedildi ve bir savaşa yol açtı. Bu savaşın sonucu, 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasına ve yüzbinlerce Filistinlinin mülteci durumuna düşmesine yol açtı.

O zamandan bu yana çatışma çok sayıda savaşa, ayaklanmaya ve barış görüşmelerine sahne oldu. Tartışmanın ana noktalarından biri, hem Yahudiler hem de Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen Kudüs’ün statüsüdür. İsrailliler burayı başkentleri olarak görürken, Filistinliler Doğu Kudüs’ü gelecekteki devletlerinin başkenti olarak görüyor.

Bir diğer önemli sorun ise uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılan Batı Şeria’daki İsrail yerleşimleridir. Bu yerleşim birimleri genişlemeye ve Filistin topraklarına tecavüz etmeye devam ettikçe iki devletli bir çözüm tasavvur etmeyi giderek zorlaştırdığı için süregelen bir gerilim kaynağı haline geldi.

Devam eden çatışma, hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin terör eylemlerinden, hava saldırılarından ve askeri operasyonlardan muzdarip olduğu bir şiddet döngüsüyle sonuçlandı. Her iki taraftaki masum siviller korku ve güvensizlik içinde yaşayarak ağır bir bedel ödedi.

Çatışmayı çözmeye yönelik çabalar, başta 1990’lardaki Oslo Anlaşmaları olmak üzere çeşitli barış girişimleriyle gerçekleştirildi. Ancak bu girişimler sınırlı bir başarı ile karşılandı ve temel sorunlar çözülmeden kaldı.

İsrail-Filistin durumunu anlamak, her iki tarafın da derin anlatılarını ve şikâyetlerini kabul etmeyi gerektirir. Yüzyıllardır süren zulüm ve Holokost nedeniyle travma yaşayan İsrailliler, hayatta kalmaları ve güvenlikleri için bir Yahudi devletinin kurulmasını bir zorunluluk olarak görüyor. Filistinliler ise İsrail’in kuruluşunu, kendilerinin mülksüzleştirilmesine ve temel haklarının inkar edilmesine yol açan bir sömürge projesi olarak görüyor.

Adil ve kalıcı bir barışın sağlanmasında uluslararası toplumun önemli bir rolü var. Buna iki taraf arasındaki diyaloğun desteklenmesi, şiddet eylemlerinin kınanması ve uluslararası hukuka saygının savunulması da dahildir. Ayrıca, işgal ve yerleşimlerin genişlemesi gibi çatışmanın temel nedenlerinin ele alınması, anlamlı bir ilerleme için hayati önem taşıyor.

Nihayetinde İsrail-Filistin çatışmasının çözümü, hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin haklarına ve isteklerine saygı duyan bir çözüm bulunmasında yatmaktadır. Bu, İsrail ve Filistin’in güvenli ve tanınmış sınırlar içinde yan yana, Kudüs’ün ortak başkent olduğu iki devletli bir çözümü içerebilir. Ancak böyle bir çözüme ulaşmak, her iki tarafın ve uluslararası toplumun geçmişte barış çabalarını engelleyen engelleri aşma konusundaki kararlılığını gerektiriyor.

İsrail-Filistin çatışması, büyük acılara ve istikrarsızlığa neden olan karmaşık ve köklü bir konudur. Hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin tarihsel bağlamını, şikâyetlerini ve isteklerini anlamak, devam eden bu çatışmadan etkilenen herkes için barış içinde bir arada yaşamaya ve daha parlak bir geleceğe giden yolu bulmak açısından çok önemlidir.

Kader Bağları 1. Bölüm 1. Fragmanı @KaderBaglari


Kader Bağları İlk Bölümüyle 30 Eylül Cumartesi FOX’ta!

Yolları bir üzüm bağında kesişen iki gencin tutkulu, delidolu sevdalarının öyküsünü; iki ayrı dünyanın insanı Sevda (Ayça Ayşin Turan) ve Kerem’in (Serkan Çayoğlu) aşk ve mücadele sınavını konu alıyor.

Oyuncular: Ayça Ayşin Turan Serkan Çayoğlu,Arzu Gamze Kılınç, Alptekin Serdengeçti ,Nazlı Bulum, Sanem Babi, Mehmet Aykaç, Zeynep Köse, Tolga İskit, Aslı İçözü, Betül Çobanoğlu, Yusuf Akgün

KÜNYE
TÜR: DRAM
YAPIM ŞİRKETİ: SÜREÇ FİLM
YAPIMCI: İNCİ GÜNDOĞDU & İSMAİL GÜNDOĞDU
YÖNETMEN: BENAL TAİRİ
SENARYO: SEMA ALİ EROL & MAHİR EROL & TÜRKÜLER ÖZGÜL & REDİFE ZERENER

Unraveling the Complex Web of Kader Bağları: Understanding the Ties that Bind


Unraveling the Complex Web of Kader Bağları: Understanding the Ties that Bind

In the vast world of organized crime, there are countless networks and intricate webs that link individuals and groups together. One such network that has gained significant attention is Kader Bağları, a complex web of criminal activities that has its roots in Turkey. Understanding the ties that bind this network is crucial to comprehending its impact on various aspects of society.

The origins of Kader Bağları can be traced back to the late 20th century when a group of individuals, primarily involved in drug trafficking, found common ground and formed a close-knit alliance. Over time, this alliance evolved into a sophisticated criminal organization, engaging in a wide range of illegal activities, including drug smuggling, arms trafficking, money laundering, and extortion.

What makes Kader Bağları particularly intriguing is the intricate network of relationships that binds its members. At the core of this web are the founding members, who have established a strong sense of trust and loyalty over the years. These individuals act as the decision-makers and leaders, with their influence cascading down to lower-ranking members.

The organizational structure of Kader Bağları is characterized by a hierarchy, with clear divisions of labor and responsibilities. Each member has a specific role within the organization, ensuring smooth operations and minimizing the risk of exposure. This hierarchical structure allows for efficient coordination, making it difficult for law enforcement agencies to dismantle the network.

Another key aspect of Kader Bağları is its ability to adapt and evolve. In response to changing circumstances and law enforcement crackdowns, the network has demonstrated remarkable resilience. It has diversified its criminal activities, expanded its geographical reach, and established connections with other criminal organizations globally. These adaptations have enabled Kader Bağları to maintain its influence and profits, despite attempts to dismantle it.

Understanding the ties that bind Kader Bağları goes beyond the criminal world. The network’s influence extends into various spheres of society, including politics, business, and even law enforcement. Through bribery, intimidation, and corruption, Kader Bağları has been able to infiltrate these institutions and manipulate them to its advantage. This web of influence not only shields its members from prosecution but also allows them to expand their criminal activities with impunity.

Efforts to dismantle Kader Bağları have been met with significant challenges. Its complex web of relationships and the fear it instills in witnesses and potential whistleblowers make it difficult for law enforcement agencies to gather evidence and secure convictions. Additionally, the network’s connections and influence have hindered international cooperation, as different jurisdictions grapple with their own domestic challenges in combating organized crime.

To effectively address the threats posed by Kader Bağları, a multi-faceted approach is required. This includes strengthening international cooperation and information sharing among law enforcement agencies, bolstering legislation and enforcement efforts at the national level, and addressing the underlying socio-economic factors that contribute to the network’s resilience.

Unraveling the complex web of Kader Bağları is a daunting task, but it is essential for safeguarding society from its detrimental effects. By understanding the ties that bind this criminal network, we can work towards dismantling it, holding its members accountable, and ultimately creating a safer and more just world.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Babala Tv Yayını Yasaklandı! 1

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Babala Tv Yayını Yasaklandı!

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Oğuzhan Uğur’a ait olan Babala Tv yayınındaki konuşmaları oldukça ses getirdi.  Günler içinde 20 milyon izlenmeyi aşan yayın halk üzerinde büyük bir etki yaratırken, Antalya Muratpaşa ilçesinde program Led ekranda izletilmek istendi.

Ancak kurulan Led ekran seçim kurulu kararıyla kaldırıldı. AKP İlçe yöneticisinin başvurusu üzerine Muratpaşa İlçe Seçim Kurulu yayının izletilmesini yasakladı. İlçe Seçim Kurulu Babala Tv’deki M.A.M isimli Kemal Kılıçdaroğlu yayınını propaganda değerlendirmesinde bulunarak Led ekrandan kaldırılmasına karar verdi.

CHP ve İYİ Parti üyeleri karara itiraz ederken yayının propaganda içermediğini işaret etti fakat yapılan itirazlar kabul edilmedi. Yapılan itirazda şu sözlere yer verildi.

 “Kamu oyunun üstün yararı gözetilerek, gerçeklere ulaşmasını sağlamak amacıyla sadece bilgilendirme amacıyla kullanılmakta olup, seçime yönelik bir propaganda enstrümanı olarak değerlendirilmesi kararına katılmıyoruz”

Programa ilişkin bir diğer yasakta Bursa’dan geldi.  CHP Bursa İl Başkanlığı Kılıçdaroğlu’nun katıldığı yayını ve TBMM konuşma kesitlerini Cumartesi günü Kent Meydani’nda ki gösterimde yayımlamak istedi. AKP ‘sadece karalama niteliği taşıdığı’ iddiasıyla yayının engellenmesini talep etti.

CHP Bursa İl Başkanı Turgut Özkan, engelleme karşısında şu sözleri sarf etti;

Dün Bursa’da seçim propagandamızı yapabilmek için Kent Meydanı diye anılan yerde LED ekranımızı kurduk fakat seçim propagandamıza ve gerçeklere tahammülü olmayan AKP, İlçe Seçim Kurulu’na başvurarak propagandamızı yasakladılar.

– Alınan kararın içeriğine bakıldığında sudan sebeplerle itiraz edildiğini, Kent Meydanı’nın Bursa Valiliğince resmi miting alanı olarak ilan edilmesine karşın bunun göz ardı edildiğini görüyoruz. LED ekran kurulumunun yasaklanması tamamen hukuksuzdur.

– Bunun siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devletin her türlü imkanını hukuksuzca sonuna kadar kullanan AKP iktidarının, muhalefetin varlığına bile katlanamadığını zaten biliyorduk.

– Teknik imkan ve yöntemlerden yararlanarak propaganda yapma imkanımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Ancak biz bu karara itiraz ettik. Kararın itirazı durumuna göre tekrar LED ekranı kurmayı düşünüyoruz.

– Ancak rahatsız oldukları konunun 24 saatte 20 milyon kişinin izlediği, sosyal medyada izlenen içerikler olduğunu anladık. Halkın gerçekleri öğrenmesine karşı çıkmak, halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek için yaptıklarını düşünüyoruz.

– Bu yasakçı zihniyetle özgür Türkiye seçenekleri arasında vatandaşlarımız tercihte bulunacaktır. Vatanını seven 28 Mayıs’ta sandığa gitsin diyoruz.”

Jack Daniels 70’lik Fiyat

Jack Daniel’s markasının 70’lik şişe fiyatı ülkeye ve bölgeye göre değişebilir. Ayrıca, şişenin içindeki viskinin yaşına ve özel serilerine bağlı olarak da fiyatlar farklılık gösterebilir. Bu nedenle, tam ve güncel bir fiyat bilgisi almak için yerel alkollü içecek satıcılarına danışmanızı öneririm.

Ancak, Türkiye’de Jack Daniel’s markasının 70’lik şişe fiyatı genellikle 700-1000 TL arasında değişebiliyor. Bu fiyat da yine perakende satış noktalarına, kampanyalara ve dönemsel indirimlere göre değişiklik gösterebilir.

M.H.P. Denizli Millet Vekili aday adayı Hamdi YILMAZLI Denizli ticaret odası’nın düzenlemiş olduğu iftar yemeğine katıldı. 2

M.H.P. Denizli Millet Vekili aday adayı Hamdi YILMAZLI Denizli ticaret odası’nın düzenlemiş olduğu iftar yemeğine katıldı.

M.H.P. Denizli Millet Vekili aday adayı Hamdi YILMAZLI Denizli ticaret odası’nın düzenlemiş olduğu iftar yemeğine katıldı. Denizli büyüksehir belediyesi tarafından kurulan iftar çadırına 5000 kişiye yakın vatandaş katılım sağladı. İftar yemeğine M.H.P Denizli millet vekili aday Adayı Hamdi YILMAZLI, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman ZOLAN, Pamukkale Belediye Başkanı Avni ÖRKİ,M.H.P Denizli İl Başkanı Mehmet Ali YILMAZ, Ticaret odası yönetim kurulu başkan vekili Hasan ARACI ve D.T.O meclis üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri katıldı. Katılımın yüksek olduğu iftar yemeğinde YILMAZLI vatandaşlarla bir araya gelerek ülkemizin son durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Ramazanda geleneksel hale gelen iftar yemeği ile, birlik ve beraberlik adına önemli mesajlar verdi.

 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İŞLETME FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ VE GOTRADEGO İŞ BİRLİĞİ İLE SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ 3

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İŞLETME FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ VE GOTRADEGO İŞ BİRLİĞİ İLE SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

İşini dijitale taşımak isteyen Kobilere işlerinde ihtiyaç duyduğu Dış Ticaret Uzmanı ile tanışmasını sağlayan GoTradeGo, yeni bir sosyal sorumluluk projesine adım atıyor.  Gençlerin iş hayatında başarılı noktalara gelmesi için öğrencilere kendilerini geliştirme imkanı sunan firma, aynı zamanda ek gelir kazanma yöntemlerini öğrenmelerine de imkan sağlayacak.

Dokuz Eylül Üniversitesi ve GoTradeGo öncülüğüyle ortaya çıkan projenin ortaya çıkış sebebini ve içeriğini sizler için  yayınlıyoruz.

 

Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencileri  ve Gotradego işbirliği ile yapılan sosyal sorumluluk proje kapsamında  Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerinin henüz daha mezun olmadan dijital ortamda  iş hayatına atılarak  freelance çalışma imkanı sunularak kendilerini geliştirme  ve tecrübe sahibi olmalarına imkan tanımaktır.

Proje Kapsamı:

İthalat/ihracat alanında bir pazaryeri olarak görev alan GoTradeGo firmaların dış ticarete açılma ve yeni müşteriler kazanması için firmalar ile dış ticaret uzmanlarını bir araya getirmektedir. Bu bağlamda Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencileri yani geleceğin dış ticaret uzmanları için yeni bir protokole imza attı.

Gelişen ve dijitalleşen dünyaya global olarak uyum sağlamak adına freelance çalışmanın dünyada yaygınlaşarak artması göz önünde bulundurularak, proje kapsamındaki öğrencilerin henüz daha öğrenciyken backround oluşturmaları ve mezun olduklarında donanım sahibi olmalarının yolu açılarak vizyonlarını geliştirmek amaçlanmaktadır.

Proje İzleme ve Kontrol:

Projede yer alan öğrencilere eğitim verilerek bu eğitimler dahilinde öğrendiklerini uygulamaları konusunda GoTradeGo tarafından destek verilmektedir.

Proje Kapatma:

Dünya ile bağlantıda kalarak global çapta Türkiye’ye ithalat yapan firmaların verilerini toplayarak bir data havuzu oluşturmak, freelance çalışarak bu datalarla para kazanmanın ek gelirden çok daha öte olduğu fikrinin öğrencilere kazandırılması. Bu konuda verilecek eğitimlerle öğrencilerin donanım sahibi olması, global dünyaya ve  iş hayatına daha şimdiden entegre olmaları sağlanmaktadır.